Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir cümlesi, ülke sınırları içerisinde yaşayan insanlara verilen değeri ve önemi anlatmaktadır. Ulu önder Atatürk’ ün bu özdeyiş de anlatmak istediği, günümüz terminolojisinde bireyin özgürlüğünün değerli, önemli, gerekli ve kısıtlanamaz olduğudur.
Finans sektörü bir üst yapı, reel sektör ise alt yapıdır. Alt yapısı olmayan bir üst yapının yaşaması söz konusu değildir. Başka bir deyişle, finans sektörünün varlık nedeni reel sektördür.
Reel sektörün kaynak ihtiyacını karşılamak finans sektörünün temel amacıdır. Bu hizmeti verirken tasarruflara değer kazandırır, dolaylı yatırımlara aracı olur. Kaynak yaratabilme, plase edebilme, alternatif değerlendirme olanaklarına ve tabii rekabet düzeyine göre de hizmetini fiyatlandırır.
Her yıl sonunda, bir sonraki yılın ekonomik yaşamına ait öngörülerimi yazmayı ödev haline getirmiştim. Ancak, bu defa ekonomik analiz yapmak yerine konuya farklı bir açıdan yaklaşmayı tercih ettim.
Türkiye 2000 yılı başında ürün olarak, IMF ile yaptığı anlaşmanın desteğindeki para programını piyasalara satmıştı. Bu yılın ürünü de devam edeceğini söylediği bilinen programdır. Ancak, aynı etkiyi göstermesi beklenen bu iki ürün arasında küçük bir fark vardır. Söz konusu programın uzun vadeli başarısı için şart olan ekonomik reformları zamanında yapmadığından, kendi yapay krizini üreten uygulayıcılara duyulan güvensizlik, yeni (eski) ürünün maliyetini arttırmıştır. Kısacası, 2001 yılı için satışa sunulan ürün 2000’e görece daha kalitesiz ve pahalıdır. Alıcı bulur mu? Bilinmez.
Türkiye’nin, ekonomide daha serbest bir rekabet düzeyini tesis edebileceğine inancım giderek azalıyor.
Türkiye, enflasyonu düşürmek için uygulamaya çalıştığı programa neden ihtiyaç duymuştu? Saydığınızda sayfalar tutabilir ancak, temel nedeni iç borçlanma limitlerinin bitmiş olmasıydı.
Bankalar ekonominin türevleridir. Misyonları, reel sektöre kaynak oluşturmak ve aktarmaktır. Bu görevlerini yerine getirirlerken verimli olmak zorundadırlar. Bu nedenle, bankalar uygun kaynaklar yaratmak, sürekli geri dönüşlü krediler vermek ve plase edilemeyen mevcutlarını da değerli tutmak zorundadırlar. Özellikle, perakendeci bankalar halkın tasarruflarına aracı olan kurumlar olarak sıkı denetlenmesi gereken bir uygulama içerisindedirler. Toptancı davranışlarıyla elde ettikleri dış kaynakların geri ödenmesi de hem ülke kimliği, hem de varsa hazine riski açısından denetlenmesi gereken durumlardır. Kısacası, bankalar toplum adına sürekli denetim altında tutulması gereken kuruluşlardır.