Piyasa Demokrasisi, pazar ekonomilerinin ideolojisidir. Pazar Ekonomilerinde hedeflenen “Kayıtsız Şartsız Tüketici Egemenliği” söz konusu ideolojinin ifadesidir. Pazar Ekonomileri, tüketici ihtiyaçlarını merkezden belirlemeyi kendisine iş edinen Planlı Ekonomilerin yarattığı Üretici Egemen piyasalardan, ideolojik temelde kalın çizgilerle ayrışır. Ne var ki, bütün kalın çizgiler günümüzde sorgulanması gereken davranışlarla incelmekte ve giderek kavramlar sulandırılarak özünden uzaklaşılmaktadır.
Pazar Ekonomilerinin özü olan Tüketici Egemenliğini sağlayacak temel adımlar bellidir. Bir arada ve eşanlı var edilmesi gereken adımların arka planında yer alan ana fikir ise, tüketicilerin kendileri için en iyi olanı seçebileceği ve ihtiyaçlarını belirleyebileceği inancıdır. Bu nedenle, sözü edilen Piyasa Demokrasisinin sacayakları olarak kabul edilen temel adımlar, tüketicilerin fırsat eşitliği içerisinde özgürce karar verip, uygulayabilecekleri alış veriş ortamlarının yaratılmasına ve küresel ölçekte genişletilmesine yöneliktir.
Başarı izafi bir kavram, hangi pencereden baktığınıza, hangi kritere dayandırdığınıza göre değişir. Ancak, değişir kelimesinin taşıdığı anlamın yelpazesi sınırsız genişlikte olabilir mi? Ne yazık ki, başarıları sorgulananlar Şirketler ise olabiliyor.
Özellikle, bazı yazılı medyanın ekonomi sayfalarında ya da görsel medyanın ekonomi programlarında, sıradan bir İşletme kitabında kolayca bulunabilecek genel geçer kriterlerden dahi yoksun analizlerle Şirketler başarılı ilan edilebiliyor. Hatta uzmanlıkları kendinden menkul jüriler tarafından ödüllendirilebiliyor. Körler ve sağırların birbirlerini ağırladıkları ödül törenlerinde neredeyse iş’in özüne meydan okunuyor ve ciddi bir alan sıradanlaştırılabiliyor. Sadece bizim ülkemizde olmuyor, gelişmiş ülkelerde de her zaman yaşanabiliyor.
Kapalı ekonomiden pazar ekonomisine geçen ülkelerde yerleşik doğrular kolay değişmiyor ve pazar ekonomisi kültürüne sahip ekonomistler, iş adamları ve yöneticiler de kolay yetişmiyor. Planlı Ekonomilerde yetişen bürokratların düşünce yapılarının değişmesi de hayli zaman gerektiriyor. Birçok gelişmekte olan ülke gibi Türkiye de seksenli yıllarda astığı pazar ekonomisi tabelasının altını halen dolduramıyor.
Kapalı ekonomiden, pazar ekonomisine geçen ülkeler işler yolunda giderken liberalleşiyor, işler sarpa sardığında ise sosyalistleşiyor. Dünyanın tecrübe ettiği hemen her kriz ortamında aynı filmi seyrettik. Liberal ekonomiye kendi yaralarını sarma fırsatı verilmediğinden yeteneklerinin sınırlarını, tabiri caiz ise nelere kadir olabileceğini de anlayamadık.
Pazar odaklı değerlendirmeye çalışacağım 3.Sanayi Devrimi, hiç bitmeyecek olan sanayileşme sürecindeki iyileştirmelerin içinde bulunduğumuz zaman dilimine olan bir yansımasıdır. Konuyla ilgili süreç analizlerini yapmayı kendine iş edinmiş enstitü ve/veya akademik kurumların, süreçte yaşanan iyileştirmeleri hangi kriterlere göre radikal bir değişim olarak nitelendireceği ve devrim olarak isimlendireceği ise kendinden menkul bir gelişmedir. Sürecin geldiği noktanın ve pazara olan etkilerinin tartışılması, bana göre değişimin devrim niteliğinde olup olmadığından daha önemlidir.
Sanayileşme süreçlerinin kalite ve hizmet odaklı iyileştirilmeleri doğal gelişmelerdir. Söz konusu iyileştirmeler ise düzenli ve düzensiz birçok çalışmanın yarattığı sayısız değişkenin etkisi altındadır. Sanayileşme alt sistemlerden biri olarak, politik, ekonomik, sosyal, teknolojik ve doğal çevrenin etkisi altında yönünü bulur ve süreçlerde yaşanan iyileştirmeler de yine sözünü ettiğimiz çevre etkileri nedeniyle her yerde, aynı zamanda ve aynı seviyede hayata geçmez.
Pazar odaklı üretim yönetimi anlayışına yüklenen anlam, sahada özellikle yeni ürün geliştirme aşamasında aranan kısa yollar nedeniyle akademik formatından sapıyor. Bu gözlemime dayanarak piyasa ekonomilerinde geçerli olan pazarlama ve üretim yönetimine ait akademik kabulleri bir kez daha kısaca da olsa açıklamakta yarar gördüm.
Rekabet ortamlarında şirketler ürettiklerini satmıyorlar, satabileceklerini üretiyorlar. Bu nedenle, çok uzun süredir İşletme Okullarında “Pazarlama ve Üretim Yönetimi” aynı Ana Bilim Dalıdır. Pazarlama üretim öncesi ve sonrasında yer alır ve üretimi doğrudan etkiler.