Yönetim etiketi ile 160 sonuç bulundu Temizle

Çevreciliğin Pazarlama Faaliyetleri İçerisindeki Yeri

ÇEVRECİLİĞİN ALGILANMASINDA  DÜNDEN BUGÜNE NELER DEĞİŞTİ, BUGÜN NASIL ALGILANIYOR?

Ne yazık ki, çevrecilik uzun süre elit kesimin uğraş alanı olarak benimsendi. Toplumun diğer kesimlerinin günlük sorunları içerisinde lüks kabul edilen bir yere konumlandı. Henüz sanayileşme sürecini tamamlayamamış ülkelerdeki tesis sahipleri, çevreyi gözetmenin maliyetlerini üstlenmek bir yana, gelişmiş ülkelerin kirlettiği dünyayı biraz da biz kirletelim gibi sözde haklı direnişlerde bulundular. Küresel ısınma teması ve olası sonuçları bilim kurgu duyarsızlığında ele alındı. Kyoto Anlaşması da, sanki aynı dünyada, aynı havayı solumuyormuşuz da kısa dönemli ülke çıkarlarına çevre bir süre daha feda edilebilirmiş  gibi aymazlıklar nedeniyle çok uzun süre askıda kaldı. Doğal olarak da hem kurumlarda, hem bireylerde etkili sonuçlar doğuracak bir çevre bilinci oluşturulamadı. Söz konusu süreç 2007 yılına kadar çevrecilik lehine kazanılmış küçük ama yetersiz çabalarla devam etti.

Devamı...

Şirket Yönetmek

Şirketlerde yönetim paylaşılır. Organizasyonlar, rol dağılımlarını ve yetki alanlarını belirleyen esnek yapılanmalardır. Hedefler, organizasyonlar, yöntemler birbirlerine bağlı olarak sürekli değişirler. En önemli değişim ise zihinlerde yaşanır. Kurum içi eğitimler, bilgilerin güncellenmesine, yeni yaklaşımların öğrenilmesine, çalışanların kendilerini geliştirmesine kısaca, şirket olarak adlandırdığımız canlı organizmanın yenilenmesine yardımcı olur. Şirket yönetiminde “yenilenmek” anahtardır. Yenilenmenin başarı ölçüsü ise daha “verimli” olmaktır.

Devamı...

Avrupalı Gibi Olmaktan Avrupalı Olmaya Geçiş

17 Aralık 2004 ülkemiz için tarihi bir dönemeç olmuştur. Avrupa Birliği, 06 Ekim 2004 İlerleme Raporu uyarınca, 03 Ekim 2005’i Türkiye’ye müzakere tarihi olarak vermiştir. Türkiye, ucu açık ama tam üyelik hedefli müzakere sürecine 2005 yılının ikinci yarısında başlayacaktır.

Türkiye Cumhuriyeti’nin, 100 km olarak varsayacağamız batıyla bütünleşme projesinin 80 km’sini, ilk 10 yılda Ulu Önder Atatürk tamamlamıştır. Ne yazık ki, diğer liderler zaman zaman durarak, hatta geriye giderek, Ulu Önder’den aldıkları bayrakla kalan 20 km’yi 70 yıldır koşmaya devam etmektedirler. Söylendiği gibi, başta TBMM’sinin, muhalefetin, devlet kurumlarının, STK’ların ve en önemlisi Türk İnsanının katkılarıyla AKP hükümeti, önemli bir mesafeyi son iki yılda koşmuştur.

Devamı...

Tüketimi Kısıtlamak (!)

Türkiye, üretim odaklı piyasa geçmişi olan ve ne üretirse onu satmaya alışmış bir özel sektöre sahiptir. 1980 yılından sonra sınırları ticarete açılan ülkemizde, yukarıda sözünü ettiğim alışkanlıklarını devam ettirmek isteyenler engellediği için piyasa ekonomisi ve kültürü gelişememiştir. Dönüşümün gerektirdiği yeniden yapılanmaya, aynı kültüre sahip ve gücünü devlet oligarşisinden alan siyasiler de, bürokratlar da çok gönüllü olmamışlardır.

Piyasa ekonomisi; üreticilerin egemenliklerini tüketicilere devrettikleri ve devletin üretici egemenliğinin oluşmasında ve korunmasında paydaş olma olanağının bulunmadığı bir düzendir. Bu düzende egemenlik tüketicinindir. 

Devamı...

Ekonomideki Başarının Sigortası IMF’dir

Türkiye’de, AKP tek parti iktidarının sağladığı istikrar ortamının dış kaynaklı iki ayağı vardır. Birincisi; AB üyeliği için takip edilen yol haritasıdır. İkincisi de; ekonomide IMF ile yapılan stand-by anlaşmasıdır. Her ikisi de istikrar ortamının sigortasıdır.

Türkiye’nin içinde bulunduğu ekonomik açmazlardan çıkabilmesi, güven ortamının sarsılmamasına ve istikrarın devamına bağlıdır. Prensipte her ekonomi kırılgandır. Ancak, Türkiye ekonomisinin kırılma eşiği düşüktür. Kamu harcaması yapamayan ve sürekli çevirmek zorunda olduğu (2003 borç çevirme oranı yaklaşık %98.5 ) borç ortamında kaynak yaratmaya çalışan Türkiye’nin dengeleri çok hassastır.

Devamı...