Yapışkan Enflasyon

Türkiye’nin yetmişli yıllardan itibaren en önemli sendromu enflasyondur. Türkiye kalkınmasını yüksek enflasyon altında gerçekleştiren ve bu yönüyle de yabancı girişimcilerin kaygıyla yaklaştığı bir ülkedir. Bu yazımda kamuoyunu yakından ilgilendiren ve istendiğinde hemen tüm kötülüklerin nedeni olarak sunulabilen enflasyonu irdeleyerek bir anlamda kamu görevi yapmak istiyorum.

Enflasyon bugüne kadar genellikle makro ekonomik bir olgu olarak ele alındı ve denetimi para ve mali politikalarla sağlanmaya çalışıldı. Ben enflasyonu mikro ekonomik bir olgu olarak ele almak ve piyasa yapısı açısından konuya yaklaşmak istiyorum. Gerçekte de piyasa yapısından kaynaklanan bir olgu olduğunu da göstermek istiyorum.

Enflasyon nedir?

Enflasyon basit anlamda fiyat yükselişleri olgusudur. Reel ekonomide (üretim kesimi) fiyatlar arttığı zaman, dolaşan paranın fiyatlar artmadan önceki miktarda ürün ve hizmeti satın alma kabiliyeti ortadan kalkar. Para arzı halinde, paranın fiyatlar karşısındaki güç kaybı (değer kaybı) onaylanmış olur ve enflasyon hayatiyet kazanır. Gelirini aynı oranda arttıramayan kesimlerin satın alma güçleri bir öncekine göre azaldığı için hayat onlar için dünden daha pahalıdır. Enflasyon her kesimi aynı oranda rahatsız etmez, hatta taşınmazların spekülatörlerini ve borçluları bir süre memnun dahi edebilir. Kısaca, ürün ve hizmetlerini yeniden fiyatlandırabilen üreticileri ve pazarlık gücü olan ücretlilerle, yapamayanları farklı boyutlarda etkiler. Ancak, olumsuz etkilenen sabit gelirlinin içine düştüğü durum kısa sürede tüm kesimleri ilgilendiren bir sosyal soruna dönüşür. Dolayısıyla, enflasyonun sosyal sorunlara yol açan bir olgu olduğu konusunda da hemen her kesimin mutabakatı tamdır.

Yöneticiler için hangi konuyu ele alırlarsa alsınlar cevaplandırmaları gereken iki soru vardır: NE’yi NASIL yapacaklarıdır? Bu vakada NE sorusunun cevabı açıktır. Enflasyon önlenecektir. Gönüllü ya da gönülsüz tüm kesimlerin bu yönde mutabakatı sağlanır. Ancak, diğer soru NASIL yapılacağıdır? Bugün izlenen yöntemle ilgili bilimsel zeminde sağlanmış bir mutabakat yoktur.

Türkiye’de enflasyon nasıl oluşuyor?

Yukarıda açıkladığım gibi enflasyon fiyat yükselişleri ile ortaya çıkan bir sonuçtur. Öncelikle, Türkiye’deki fiyat artışlarının nedenlerinin irdelenmesi gerekir. Her enflasyon beklentisi olan ülke gibi Türkiye’de de fiyat artışları yapaydır. Türkiye’de bankaları borçlanma aracı olarak gören devlet ekonomiyi türevlerin güdümüne bırakmıştır. Devletin bankalarda toplanan paraya, bankaların da almak zorunda bırakıldığı bonoları satmaya ihtiyacı vardır. Bonoların diğer tüm tasarruf araçları ile piyasa talebinden soyut, tamamen devletin borç ödeme vadelerine endeksli rekabeti, paranın reel ekonomideki yerini zamanlı zamansız terketmesine neden olur. Faiz gelirleri her türlü riskden uzak olarak parası cebinde olanı mükafatlandırır. Türkiye’nin pazar ekonomisi, üreticileri pazardan uzaklaşmaları açısından kaygılandıracak bir rekabet düzeyine de sahip değildir. Sistem bu açıdan da paranın kaynağını korumaktadır. Ancak, hiçbir ekonomi reel kesimdeki büyümeyi sağlayamadıkça gelişemez. Bu gerçek de paranın tekrar üretim kesimine dönmesini gerektirir. Reel ekonomi kendisini fiyatlarla savunur ve parayı özendirecek düzeyde fiyat artışları ile yeniden kendine çeker. Türkiye ekonomisi onlarca yıldır bu sarmaldadır. Sonuç, yapay olarak artan fiyatlar ve yapışkan enflasyondur.

Enflasyon hangi ortamların ürünüdür?

Enflasyon bir sonuç olduğu için doğrudan mücadele etmek yararsızdır. Yapılması gereken bu sonucu doğuran nedenleri ortadan kaldırmaktır. 1970’li yıllarda Türkiye ile birlikte enflasyonla tanışan bir çok gelişmiş ülkede bugün enflasyon yoktur. En önemli nedeni, paraya hassas zayıf bir devlet yapılarının olmamasıdır. Kimden gelirse gelsin rasyonel olmayan talepleri red edebilen piyasa yapılarında enflasyona neden olacak fiyat ve ücret artışları olmaz. Devletin özelleştirmeleri gerçekleştiremediği, başka bir deyişle piyasalardan çekilmediği, ticari sınırları ortadan kaldırarak rekabet düzeyini ithalatla terbiye etmediği ve rekabet kuralları ile tüketiciyi koruyamadığı, kısaca “piyasa demokrasisi”ni kuramadığı bir ekonomide ise kamu açıkları yapışkan enflasyonun görünmeyen başlıca nedenidir. Böyle bir ekonomi ölçek olarak da gelişemez, teknoloji üretemez, marka yaratamaz, sadece para kaynaklarını sürekli besler.

Para kaynakları ile paraya hassas zayıf devletler arasında açık olmayan bir anlaşmanın oluştuğu gözlemlenir ve ekonomi iki odağın güdümünde, hangisinin diğerini yönettiği belli olmayan irrasyonel bir yapılanmaya doğru gider. Türkiye ekonomisi en tipik örneklerinden biridir. Böyle bir ekonominin gümrük birliği ile rasyonel yapılara sahip pazar ekonomilerine sınırlarını açması da kolay olmaz.

Para ve mali politikalarla yapılacak enflasyon mücadelesinden ne elde edilir?

Bugün yöneticilerin, fiyat artışlarını rasyonel bir ekonomik zeminde önlemek yerine tercih ettiği yöntem nedir? Fiyatlar arttığı zaman ortaya çıkan ek para talebini karşılamamaktır. Enflasyonu yaratan fiyat artışlarının nedenlerini ortadan kaldırmak yerine, sonuçla mücadele ederek alışveriş hacmini daraltmaktır. Bir zamanlar, deve tellal iken pire berber iken, ekonomi tek kompartımanda yaşar iken, para arzını kısarsan fiyatlar düşer imiş. Bugün kompartımanlar çoğaldığı için ortaya çıkacak sonuç fiyatların düşmesi değil, kampanyaların da kurtaramayacağı bir üretim ve tüketim durgunluğu olacaktır. Aksine, girişimciler paralarına farklı kompartımanlarda yeni sahalar bulacak, Türkiye ekonomisi resesyona girecek ve ekonominin büyüme maliyetleri artacaktır. Nitekim, Türkiye’nin en büyük holding patronu, enflasyon artışı altında dahi fiyat arttıramadıklarından yakınarak, üretimde frene basmak yönünde tüm kuruluşlarını uyardıklarını beyan etmişlerdir. Aynı tarihlerde de devlet yüzde 20 reel faizli (enflasyonun 20 puan üzerinde) bono ihraç edeceğini ilan ederek, reel ekonomide aradığını bulamayan paraya davetiye çıkarmış, teknik açıklamasıyla paranın reel ekonomi içerisindeki fırsat maliyetini yükseltmiştir. Söz konusu paranın reel ekonomiye dönüşü ancak fiyat artışları ile olacaktır. Üzülerek görüyorum ki Türkiye yukarıda anlattığım filmin başarısız bir versiyonunu daha izleyecektir.

Çözüm!

Ekonomide hiçbir iyileşme bir diğer soruna karşın beklenemez. Ekonomi bir bütündür ve kendi kuralları içerisinde doğru sonuçlara, enflasyon ve büyüme dahil tüm değişkenleri ile ulaşır ya da ulaşmaz. Bugün gelişmiş ülkelerin bir çoğunda para arzı ve büyüme oranı beklenenin üzerinde seyreder ve enflasyon yoktur. Söz konusu ülkelerin ortak yanı uyguladıkları “piyasa demokrasisi”dir. Ekonomi rasyonel piyasa yapılarına kavuşmadıkça, kısaca egemenliğin kayıtsız şartsız tüketiciye ait olduğu “piyasa demokrasisi” ni uygulamadıkça enflasyon olgusu yapışkan olmaya ve büyümenin bedeli olarak algılanmaya devam edecektir.