Öngörü
Öngörü; kısaca ileriyi görebilme yeteneği olarak tanımlanabilir. Tutarlı bir öngörü için konuya ait yeterli bilgiye sahip olmak, büyük resme olan etkisini ölçmek ve ileriye yönelik gelişimini etken çevre değişkenleriyle birlikte tahmin edebilmek gerekir.
Günümüz teknoloji ortamında tahminleri sürekli güncellemek ve iyileştirmek mümkün olsa da, küresel etkileşim düzleminde öngörü yapmak ve belirsizlikleri minimize etmek kolay değildir.
Yaklaşık sekiz yıl önce (Ekim 2011) 2007 Global Finans Krizini analiz etmek için yazdığımız “21. Yüzyıl Kapitalizmi” isimli kitabımızda yer alan “Sonsöz” ile hemen öncesindeki ilişkili iki paragrafı aşağıda paylaşarak, öngörümüzü sınamak istedim:
“Ekonomik belirsizlik, cari açığını kapatmak için sıcak paraya hassas olan Türkiye’nin bıçak sırtında olduğu anlamına gelmez. Ancak, mali disiplinde ve finans sektörünün denetiminde daha dikkatli olmasını gerektirir. Şirketlerin de risk yönetimi ve nakit akışı performanslarını yükseltmeleri ve risk alma boyutlarını daha fazla önemsemeleri gerekir.
Dünyanın en önemli sorunlarından biri uzun süredir finansal sermayenin reel sermayeye dönüşememesidir. Genişlemeci para politikaları, piyasalarda kısa vadede yüksek kazanç peşinde koşan ve reel sektörde aradığı kârlılığı bulamayan finansal sermayenin Spekülatif arayışlara daha fazla yönelmesine neden olmaktadır.
Önümüzdeki dönemde, finansal sermayenin reel sermayeye dönüşmesinin amacı daha çok şirketlerin piyasa değerlerini yükseltme yönünde olacak ve yatırım stratejileri, reel sermayenin yeniden ve daha yüksek kazançlarla finansal sermayeye dönüşümüne hizmet verecek şirket satın almaları ve birleşmeleri üzerine olacaktır. Uzun süredir gelişmiş piyasalara egemen olan hisse değeri hedefli pazarlama stratejileri gelişmekte olan piyasalara yaygınlaşacaktır.
Mevcut ekonomi anlayışının temelini oluşturan, reel sektöre sermaye sağlayan ve geçmişte reel sektörün türevi olarak kabul edilen finansal piyasaların, giderek reel sektörün servis verdiği ayrı ve birincil ekonomi haline dönüşme olasılığı (ya da çoktan dönüşmüş olması), ekonomi biliminin yerleşik doğrularının tamamını sarsacaktır.
Sermayenin giderek büyüyen finansallaşma süreci, finansal piyasaların Spekülatif davranış karakteri ve teknolojinin küresel alt yapısı da dikkate alındığında, yeni ekonomik krizler için gerekli ortamı kolaylıkla yaratacak başka bir deyişle, büyük ve küresel ekonomik krizler kaçınılmaz olacaktır.
Bu çalışma, ileride olacaklar üzerine yapılmamıştır. İçinde bulunduğumuz yeni yüzyılın ekonomik geleceğine yönelik soruların cevaplarını vermek için de yapılmamıştır. Bu çalışma, iktisat tarihinin fark edilebilmiş en büyük ikinci küresel krizinin ne olduğu yanında, ne olmadığını da göstermek, ne kadar etkili olursa olsunlar hakkında yapılanların, konuşulanların hiçbir işe yaramayacağı olasılığına dikkat çekmek ve yeni pencereler açarak görülmeyenleri aydınlatmak için yapılmıştır. Çalışmanın amacı, yarını gözeterek daha fazla gecikmeden bugün yapılması gerekenleri vurgulamaktır.
Yaşam boyunca karşı karşıya kalınan büyük sorunların birçoğunun temeli geçmişte elde edilen başarılardır. Yerleşik doğruların dayanağı olan tarih tekerrürden ibarettir deyimi ekonomi için geçerli değildir. Ekonomide başarılı olan çözümlerin hiçbiri hatasız ve her derde deva değildir. Sürekli aynı çarelere başvuranlar, sırf bu nedenle başarısız olacaklarını bilmelidirler. Geçmişte yaşananlardan alınacak dersler, tekrarlamak için değil, yenilenmek için gereklidir.
Ekonomi birçoğunun zannettiği gibi toplamı sıfır olan bir oyun değildir. Ekonomide her kazananın bir kaybedeni yoktur, varsa da aynı düzlemde buluşmaz. Ekonomi, sonunda dengeye ulaşan düzenli ve doğrusal ilişkiler içeren bir alan değildir. Ekonominin sahip olduğu karmaşık içerik, teknolojinin ulaştığı akıl almaz boyutla farklı ekonomik ajanlar (birey ve kurumlar) için daha büyük fırsatları, daha büyük risklerle ve anlaşılması güç düzensiz (non-linear) ilişkilerle sunmaktadır.
2007 Global Finans Krizi, ekonominin gözden kaçırılmış, var olmasına karşın çoğuna göre yeni zannedilen karakteristiklerinin görülmesini sağlamıştır. Planlı ekonomi artığı alışkanlıklarla, ideolojik yapısı ne olursa olsun ekonomiyi yönetme fikrini benimseyen yöneticilerin, kriz dönemlerine ait reflekslerinin değişmediğinin görülmesini sağlamıştır. Devletin, pazar ekonomilerinde yerli yersiz müdahalelerde bulunmak yerine, riskin devredilmesini ve sahipsiz kalmasını önleyecek Regülasyonları yapmasının (Regülatör olmasının) öneminin anlaşılmasını sağlamıştır. Makro düzenlemelerin mikroda hayata geçmediğinde, geri dönüşlerin makro kararları nasıl işe yaramaz duruma düşürebildiği gerçeğinin görülmesini sağlamıştır. Ekonominin doğal iç mekanizmasıyla dengeye ulaşacağına ve sorunları ortadan kaldıracağına ait (Neo-Klasik Kuram) egemen görüşün ve bu görüşe odaklanmış matematik alt yapısının yetersiz olduğunun görülmesini sağlamıştır. Bu çalışma, ekonomik krizin bize gösterdiklerini ve anlattıklarını, görebildiğimiz ve anlayabildiğimiz ölçüde sizlerle paylaşmak için yapılmıştır.”(1)
Sekiz yıl sonra öngörümüzün tutarlı ve halen geçerli olduğunu görmek oldukça endişe verici.
2007 Global Finans Krizine giden sürecin kaldırım taşlarından biri olan Mortgage konut kredisinin yarattığı güvenilir(!) zeminden faydalanılarak üretilen türev ürünlerle (kaldıraçlı işlemler), finansal sermayenin oyun sahasının nasıl beslendiği ve oluşan balonun krizi nasıl tetiklediği unutulmamalıdır.
Dolaşan aşırı büyüklükteki (dünyadaki milli gelir toplamının yaklaşık onlarca katı) finansal sermayenin doyumsuz kazanç arayışının, parasal genişleme ortamlarında varlık fiyatlarını aşırı büyüterek yeniden balonlar oluşturma olasılığı günümüzde de geçerlidir.
2007 krizini yaratan nedenlerin büyük ölçüde varlığını koruduğu on yılın sonunda, en zengin 26 kişinin, dünyanın %50’sinden daha fazla kazandığı(2) gelir dağılımı ile daha büyük ekonomik ve sosyal kırılmalara aday hale gelinmesi yeterince korkutucu olmalıdır.
Bu nedenle, Resesyon beklentisine karşı yerleşik doğrularla aynı pozisyonları(!) almaya hazırlanılırken, yeni balonlara meydan vermemek için kriz sonrası programlanan ama hedeflendiği ölçüde gerçekleştirilemeyen Regülasyonların, daha fazla geciktirilmeden (iyileştirilerek ve yenileştirilerek) yürürlüğe girmesine, 2007 krizinin kaynağı olan ülkelerin eşanlı çaba göstermeleri gerekir.
----------------------------------------------------------------------------------------------------------------
(1) Erol Ümit, Sinanoğlu Reşat “21. Yüzyıl Kapitalizmi; Global Finans Krizinin Kuramsal Ekonomi ve İşletme Yönetimi Açısından Yapısal Analizi” Beta Yayıncılık, Ekim 2011, S: 504-505.
(2) OXFAM Report 2018: Dünyanın en zengin 26 kişisinin serveti, en fakir 3,7 milyar kişinin servetine eşit. Başka bir deyişle, 26 kişi dünyanın yarısından fazla kazanıyor.