Küresel Ekonomi Amacından Saptı
2011’ de yayınladığımız 21.Yüzyıl Kapitalizmi isimli kitabın “son sözünü ve son söze giriş sayılacak iki paragrafını” noktasına virgülüne dokunmadan aşağıda yazdım, sonra nedenlerimi paylaştım.
“Dünyanın en önemli sorunlarından biri uzun süredir finansal sermayenin reel sermayeye dönüşememesidir. Genişlemeci para politikaları, piyasalarda kısa vadede yüksek kazanç peşinde koşan ve reel sektörde aradığı kârlılığı bulamayan finansal sermayenin spekülatif arayışlara daha fazla yönelmesine neden olmaktadır. Önümüzdeki dönemde, finansal sermayenin reel sermayeye dönüşmesinin amacı daha çok şirketlerin piyasa değerlerini ve daha yüksek kazançlarla finansal sermayeye dönüşümüne hizmet verecek şirket satın almaları ve birleşmeleri üzerine olacaktır. Uzun süredir gelişmiş piyasalara egemen olan hisse değeri hedefli pazarlama stratejileri gelişmekte olan piyasalara yaygınlaşacaktır.
Mevcut ekonomi anlayışının temelini oluşturan reel sektöre sermaye sağlayan ve geçmişte reel sektörün türevi olarak kabul edilen finansal piyasaların, giderek reel sektörün servis verdiği ayrı ve birincil ekonomi haline dönüşme olasılığı (ya da çoktan dönüşmüş olması) ekonomi biliminin yerleşik doğrularının tamamını sarsacaktır. Sermayenin giderek büyüyen finansallaşma süreci, finansal piyasaların spekülatif davranış karakteri ve teknolojinin alt yapısı da dikkate alındığında yeni ekonomik krizler için gerekli ortamı kolaylıkla yaratacak başka bir deyişle, büyük ve küresel ekonomik krizler kaçınılmaz olacaktır.
SON SÖZ
Bu çalışma ileride olacaklar üzerine yapılmamıştır. İçinde bulunduğumuz yeni yüzyılın ekonomik geleceğine yönelik soruların cevaplarını vermek için de yapılmamıştır. Bu çalışma, iktisat tarihinin fark edilebilmiş en büyük ikinci küresel krizinin ne olduğu yanında ne olmadığını da göstermek ne kadar etkili olursa olsunlar hakkında yapılanların, konuşulanların hiçbir işe yaramayacağı olasılığına dikkat çekmek için yapılmıştır. Çalışmanın amacı, yarını gözeterek daha fazla gecikmeden bugün yapılması gerekenleri vurgulamaktır.
Yaşam boyunca karşı karşıya kalınan büyük sorunların birçoğunun temeli geçmişte elde edilen başarılardır. Yerleşik doğruların dayanağı olan tarih tekerrürden ibarettir deyimi ekonomi için geçerli değildir. Ekonomide başarılı olan çözümlerin hiçbiri hatasız ve her derde deva değildir. Sürekli aynı çarelere başvuranlar, sırf bu nedenle başarısız olacaklarını bilmelidirler. Geçmişte yaşananlardan alınacak dersler, tekrarlamak için değil, yenilenmek için gereklidir.
Ekonomi birçoğunun zannettiği gibi toplamı sıfır olan bir oyun değildir. Ekonomide her kazananın bir kaybedeni yoktur, varsa da aynı düzlemde buluşmaz. Ekonomi, sonunda dengeye ulaşan düzenli ve doğrusal ilişkiler içeren bir alan değildir. Ekonominin sahip olduğu karmaşık içerik, teknolojinin ulaştığı akıl almaz boyutla farklı ekonomik ajanlar (birey ve kurumlar) için daha büyük fırsatları, daha büyük risklerle ve anlaşılması güç düzensiz (non-lineer) ilişkilerle sunmaktadır.
2007 Global Finans Krizi, ekonominin gözden kaçırılmış, var olmasına karşın çoğuna göre yeni zannedilen karakteristiklerinin görülmesini sağlamıştır. Planlı ekonomi artığı alışkanlıklarla, ideolojik yapısı ne olursa olsun ekonomiyi yönetme fikrini benimseyen yöneticilerin, kriz dönemlerine ait reflekslerinin değişmediğinin görülmesini sağlamıştır. Devletin Pazar ekonomilerinde yerli yersiz müdahalelerde bulunmak yerine, riskin devredilmesini ve sahipsiz kalmasını önleyecek regülasyonları yapmasının (regülatör olmasının) öneminin anlaşılmasını sağlamıştır. Makro düzenlemelerin mikroda hayata geçmediğinde, geri dönüşlerin makro kararları nasıl işe yaramaz duruma düşürebildiği gerçeğinin görülmesini sağlamıştır. Ekonominin doğal iç mekanizmasıyla dengeye ulaşacağına ve sorunları ortadan kaldıracağına ait (Neo-Klasik Kuram) egemen görüşün ve bu görüşe odaklanmış matematik alt yapısının yetersiz olduğunun görülmesini sağlamıştır. Bu çalışma, ekonomik krizin bize gösterdiklerini ve anlattıklarını, görebildiğimiz ve anlayabildiğimiz ölçüde sizlerle paylaşmak için yapılmıştır.” (1)
Küresel ekonominin yapılanmasında etkin olan neoliberal yaklaşımlar 1970 yıllarında gelişmekte olan Latin ülkelerinde temellendirilmeye başlandı ve 1989 yılında Washington Uzlaşısı (Washington Konsensus) (2) olarak anılan ve giderek neoliberal anlayışın vaz geçilmez ilkeleri haline gelen 10 temel kural küresel iş birliğine katılım aşamalarında gelişmekte olan ülkelere dayatıldı.
Söz konusu 10 ilke arasında yer alan başlıca “uluslararası ticaretin önündeki engellerin kaldırılması, sermaye hareketlerinin liberalleştirilmesi ve ticaretin serbestleştirilmesi” ile küresel ölçekte sağlanan entegrasyon, 2007 Global Finans Krizine kadar geçen süreçte gelişmekte olan ülkeler için özendirici olurken, gelişmiş ülkelerde (özellikle kaynağında) yarattığı yıkıcı sonuçlar nedeniyle savunulur olmaktan çıktı. Sorunların küresel finans sisteminin işleyişine ait amaç ve araçlarla ilişkili olduğu giderek görünür hale geldi.
Ne var ki, aşırı büyüyen ve ışık hızıyla dolaşan finansal sermayenin denetlenmesinde görülen zaafların ve illüzyon hisse artışlarıyla kurgulanan oyun sahasında oluşan balonların, nelere mal olabileceği sanki görülmemiş ve yaşanmamış gibi günümüze kadar gelindi. Başka bir deyişle, devasa bir küresel mali krize ve yarattığı yıkıcı sonuçlara karşın mevcut finansal politikalara ve düzenlemelere neredeyse hiç dokunmamak tercih edildi.
Kısaca, 2007 Global Finans Krizini yaratan ne varsa unutuldu ve aşırı finansallaşma sonucunda insanlar temel ihtiyaçlarını dahi her yıl artan oranda borçlanarak karşılar oldu.
Her yılın ilk ayında yayınlanan OXFAM (3) raporlarından izlediğimiz gelir dağılımı adaletsizliği, küresel ekonominin bir avuç “küresel elitin” oyun sahası olduğunu açıkça göstermektedir. Ne yazık ki, titizlikle hazırlanan bu nevi raporlar dikkate alınmak bir yana yokmuş gibi kanıksandı.
Teknoloji firmalarının öncülüğünde giderek ağırlık kazanan sorumsuz ve sadece çıkar odaklı “yapay zekâ kullanım tercihlerinin” kontrol edilemez aşamaya geldiği küresel ortamda, her alanda geri dönülemez, önlenemez ve maliyeti ödenemez bir gelecek, uzun süredir bilinçli, bilinçsiz inşa edilmektedir.
Küreselleşme serüveninin ana fikri olan “Tam Demokrasi ve Tam Rekabet” evliliği birçok ülkede bitmekte ve kavramlarının içleri boşaltılmaktadır. Kısaca, zincirini koparmış ve misyonunu kaybetmiş yeni bir küreselleşme hikayesi yazılmaktadır.
Daha fazla gecikmeden; gelişmiş ekonomilerde sağ duyunun hâkim olması, teknolojinin ve çeşitli bahanelerin arkasına sığınmadan tüm kesimleri iyileştirecek “doğru, paylaşımcı ve kapsayıcı” iyileştirmelerle, küresel ekonomiye yeniden yön verecek geniş çaplı reform niteliğinde (kaçınılmaz regülasyonların) yapılması gerekiyor. En azından gelecek nesillerin daha iyi bir dünyada yaşayabilmeleri için.
---------------------------------------------------------------------------
(1) Ümit Erol, Reşat Sinanoğlu, “21. YÜZYIL KAPİTALİZMİ Global Finans Krizinin Kurumsal Ekonomi ve İşletme Yönetimi Açısından Yapısal Analizi: Kurumlar Yeterli mi; Global Finans Krizi Neden Öngörülemedi; Neden Tanımlanamıyor; Neden Tekrarlanacak” Beta Yayıncılık, 1. Baskı, İstanbul Ekim 2011, Sayfa: 504, 505
(2) İkinci Nesil Washington Uzlaşısı (1999) ve sonrasında başlıca yoksullukla mücadele ve gelir dağılımı konularının listeye eklenmesiyle, yetersiz kalınan işleyişi düzeltmek için yeniden dağıtım politikalarında bir (orta yol) arayışı ile az da olsa bir ilerleme sağlanmış, en azından neoliberal anlayışın yarattığı ve düzeltemediği sonuçlara ait bir farkındalık oluşmuştur. Ne var ki, 2007 (kimine göre 2008) krizi neoliberal anlayışa olan güveni temelinden sarsmıştır. Bu nedenle, Birinci Nesil Washington Uzlaşısını rehabilite etmekten öteye geçemeyen ikincisi üzerinde durma gereğini çok hissetmedim. (Vikipedi kaynaklarından detaylarına erişilebilir)
(3) OXFAM 1942’de İngiltere’de kurulan küresel yoksulluğun hafifletilmesine odaklanan uluslararası sivil toplum kuruluşudur. (Vikipedi kaynaklarından raporlarına erişilebilir)