Kaynak Nedir, Ne Değildir?
Bir bütçe çalışması yapıldığında tüm kaynaklar öngörülen harcamalara kağıt üzerinde karşılık olarak tahsis edilir. Açık çıktığında başka bir deyişle, öngörülen gelirler, giderleri karşılamadığında kaynak yaratmak için hem gelirlerin arttırılması, hem de harcamaların azaltılması açısından bütçe kalemleri yeniden gözden geçirilir. Eşanlı olarak da gelirlerin tahsilat yetenekleri ile giderlerin ödeme vadeleri dikkate alınarak nakit akış tabloları hazırlanır. Kısaca, bütçe açıklarının kapatılmasında hem kaynak yaratılması, hem de tahsilatlar aynı oranda önemlidir.
Tahsilatını gerçekleştirmek amacıyla bütçede öngörülen bir gelirin işlenmiş gecikme faizlerinden vazgeçildiğinde, yapılan işlem kaynak yaratmak değil aksine gelir kaybetmektir. Bu işlemle kağıt üzerinde sürünen alacakları tahsil etmeye çalışmak doğrudur ancak, toplamda bütçe gelirlerinin azaldığı da bilinmelidir. Bu nedenle vergi barışı ya da affı yasası ile yapılmaya çalışılan kaynak yaratmak değil aksine gelir kaybetmek pahasına tahsilat yapmaktır. Terminolojiyi doğru belirlersek, sapla samanı karıştırmamış oluruz.
Vergi barışı projesinde yer alan eskiye yönelik matrah artırımı gibi (varsa) benzer yeni kalemler için yeni kaynak tanımı yapabiliriz. Dolayısıyla arayışlara karşın şu ana kadar hükümetin projelendirebildiği ciddi bir yeni kaynak projeksiyonu yoktur. Sadece, YPK’ da alınan kararlar doğrultusunda vazgeçilmiş 600 adet proje bütçeden çıkarılarak açıkların kapatılmasına çalışılmaktadır.
Böyle bir ortamda IRAK gibi konsalide bütçe rakamlarını altüst edebilecek nitelikte bir projenin finansman ihtiyacının bütçe dışında yaratılması şarttır. Savaş içeren bir projeden doğrudan ya da dolaylı genel bütçeye katkı aramak ise ne düşünülecek, ne de hesaplanacak bir olgudur. Taraflardan birinin mutlak zafer ve kazanç elde ettiği bir savaş tarihte yoktur. Savaşların kısa dönemde tüm taraflara zarar getirdiği bilinen bir gerçektir. İçinde bulunduğumuz yüzyılda bir tek insanın ölmesi bile her iki taraf için savaşın kaybedildiğinin göstergesi olmalıdır. Bu nedenle, hükümetin son ana kadar barış için çaba göstermesi doğru ve gereklidir. Ne var ki, eşanlı olarak olası bir savaşın senaryoları ve bütçeleri üzerinde ABD ile doğrudan çalışmalar yapması da kaçınılmazdır. Kısacası, şubat ayına girerken IRAK’ da savaş olasılığının olumsuz gölgesi, belirsizlik olarak piyasalar üzerinde durmaya devam etmektedir.
Hazinenin şu ana kadar iç borçlanmada önemli bir sorun yaşadığını söyleyemeyiz. IMF ile olan görüşmelerde karşılıklı üç maymun metodu (görmedim, duymadım, söylemedim) ile yaşanan sürecin rasyonelleşeceğini varsayıyorum. Ne var ki, mevcut ilişkileri düzenleyerek piyasalara güven verildiğinde dahi beklentiler, özellikle IRAK ve çözümsüzlüğe aday KIBRIS konuları nedeniyle çok parlak değildir. Bu açıdan hükümetin öz kaynak yaratma ihtiyacı her zamankinden daha fazladır.
Ekonomik krizlerin çok derinleştiği dönemlerde batı ülkelerinde kamu arazileri önemli bir kaynak unsuru olmuştur. İkinci dünya savaşından sonra İngiltere kamu arazilerini teminat göstererek ve satarak enflasyonu aşağı çekmiştir. Türkiye’ nin bugüne kadar söz konusu kaynağı henüz değerlendirmemiş olması bir avantajdır. Kaldı ki, gelişmiş ülkelerde her yıl orman ya da tarım alanlarından çıkmış kamu arazileri şehirleşmeye paralel, planlı olarak belediyeler marifetiyle yerleşime açılmaktadır. Gerekli yasal düzenlemeleri yaparak, çeşitli nedenlerle devletin tasarrufundan çoktan çıkmış olan hazine arazilerinin kullanıcılarına satılarak gelir elde edilmesi ve ileri dönemlerde önce alt yapıları yapılmak suretiyle planlı olarak hazine lehine yerleşime açılmaları akılcı bir öz kaynak yaratma yolu olacaktır.
Bütçe prensipleriyle bakıldığında kaynak yaratmaktan; öngörülmüş ama tahsilat zorluğuna düşmüş vergi, kira ve diğer gelirleri tahsil etmek değil, öngörülenden fazla vergi, kira ve diğer gelirlerin yaratılması ve yine öngörülenden fazla kamu sahipliğinde yer alan taşınır ve taşınmazların özelleştirme yoluyla satılarak ek gelir sağlanması anlaşılmalıdır.
Kısacası, kaynak yaratmak; öngörülenden fazla gelir yaratmak ya da az harcama yapmak ve/veya öngörülen kredi ya da fazlasını daha iyi koşullarda borçlanabilmektir.