Halka Açılmak

Halka açılmak (halka arz) nedir, nasıl gerçekleşir sorusunun cevabı internet ortamında kolayca bulunabilir.

Üzerinde durulması gereken, halka açılmak isteyen şirketlerin hisse senetlerini “yatırımcılar neden alsın” sorusuna cevap bulmaktır.

Şirketler mevcut sermayelerini temsil eden hisse senetlerinin belirli bir oranını çok sayıda ve önceden bilinmeyen yatırımcılara çağrı yoluyla satışa arz eder ya da sermaye artırımı yoluyla mevcut ortakların rüçhan haklarını kısıtlayarak halka arzı tercih edebilir veya her ikisini birlikte gerçekleştirebilir. Teoride,  şirketlerin faaliyetlerini sürdürmek ve büyümek için başvurdukları başlıca kaynak arayışlarından biridir.

Halka açılmak, açık ekonomilerde iyi yönetilen şirketlere sayısız faydalar sağlayan bir gelişmenin başlangıcı olabilir. Bu nedenle, “geri ödemek zorunda kalacağın borçlanmalar yapmak yerine kendine ortak al” tavsiyesi halka açılmayı teşvik etmek için sıkça kullanılan bir ironidir.

Ancak, borçları geri ödemek için halka açılmak, yatırımcı için izaha muhtaç bir durum yaratır. Çünkü yatırımcılar köşelerinde dara düşmüş şirketleri kurtarmak için değil aksine satın alacağı hisse senedi ile diğer seçeneklere görece daha çok ve daha hızlı kazanmak için planlar yaparlar.

Bu nedenle, günümüzde hisse senedi piyasasına yatırım yapanların hemen tamamı temettü beklentisi ön planda sadık ortaklar değil en kısa sürede daha yüksek fiyata satmak için fırsat kollayan spekülâtörlere dönüşmüşlerdir. Dolayısıyla, şirketlerin hisse değerlerini etkileyen FAVÖK ile Yatırım İklimi (Konjonktür) yatırımcı için bir arada önemli parametrelerdir.

Globalde piyasa değeri en yüksek iki şirketten Apple örneğinde 2017 için Şirket Piyasa Değeri/FAVÖK çarpanı 900/71.163 (bill.usd)=12,6; Amazon örneğinde 572/20.001 (bill.usd)=28,59 dur. (kaynak; Apple EBITDA 2018; Amazon EBITDA 2018)

İki çarpan arasındaki fark (28,59-12,6=15.99) tüketicilerin zihinlerinde her iki Global Marka için açtıkları kredinin değerleme piyasalarına olan yansımalarıdır. Görünen o ki yatırımcılar Amazon’un gelecek vaadine daha çok yatırım yapmaya hazırdırlar. Apple için ise daha az. Her iki şirketin her yıl değişebilen Piyasa Değeri/FAVÖK çarpanları o döneme ait performanslarına ve ürünleri ya da hizmetleri ile ilgili sürdürdükleri tutarlı öykülerine bağlıdır. Kısaca, piyasalarda fiyatlanan maddi varlıkları değil yarını yaratma güçlerini temsil eden entelektüel sermayeleridir.

İlk 500 içerisinde henüz tek bir Global Markası olmayan Türkiye’de yerli ve yabancı yatırımcılara yönelik halka açılma projelerinin PR çalışmalarında yer aldığı varsayılan röportajlarda olası sermaye girişi ile borçlarını kapatacakları manşetten verilen şirketlerin yöneticilerine hatırlatmak lazım; “yatırımcı hisse senedini neden alsın” sorusunun cevabı eksik değil mi?

Rekabetçi yapıyı yansıtan ve çarpan etkisiyle şirketin piyasa değerine temel olan FAVÖK (Faiz, Amortisman ve Vergi Öncesi Kâr) borçların ödenmesiyle değişmeyecektir. Çünkü Faiz (Kaynak Maliyeti) mal ve hizmetlerle ilgili bir girdi değildir. Net Kâra ulaşmak ile ilgili olduğu için acaba borç ödenince faiz olmayacağı için yükselecek Net Kâr sonrası dağıtılacak Temettü Payı mı artacak? Fiyat Kazanç Oranı mı artacak?

Geri ödenecek borçlar uzun vadeli vasıflı krediler ise neden geri ödensin, kısa vadeli rotatif işletme kredileri ise işletme sermayesi için yeniden borçlanma gereği ortadan mı kalkacak. Yani daha önce kötü yönetilen finansman süreçleri bundan sonra iyi mi yönetilecek?

Tekrar satmak için alınan hisse senetlerinin değerlerinin artacağını düşündürecek ve yatırımcı için cazip bir kazanç beklentisi oluşturacak FAVÖK artışını öngören yeni yatırımlar mı yapılacak? Bu takdirde büyüme nasıl finanse edilecek?

Yatırım iklimi zamanlamayı ifade eden eş değer önemde bir diğer parametredir. Birçok halka açılma projesinin umulan ilgiyi görmediği için ertelenmesi, yatırım ikliminin elverişli olmamasından kaynaklanır. Olumsuz iklime karşın başarılı bir halka açılma projesi yapabilmek için hem pazar konumu, hem finansal yapısı açısından çok güçlü bir kurum kaldıracının varlığından bahsetmek gerekir.

Diğer yandan, yatırım ikliminin olumlu etkisi de risk alma iştahı yüksek yatırımcılar nedeniyle beklenenden daha başarılı halka açılma projelerinin gerçekleştirilmesine yardımcı olur. Aynı dönemlerde, şirket birleşmeleri, satın almalar ve risk sermayesi yatırımlarında geri dönüş beklentilerine bağlı çok yüksek çarpanlarla alış verişler yapılabilir.

2008 yılında yaşanan Global Finans Krizinin etkisini azaltmak için tercih edilen parasal genişleme politikalarının yarattığı risk alma iştahı, gelişen ülkelere yönelen yatırımlar üzerinde pozitif etki yapmıştır. 2008 den sonraki yıllarda mali disiplinden sapmayan Türkiye’nin oluşturduğu güven ortamı yatırımcılar için cazip olmuş ve piyasalarda beklenenin üzerinde olumlu sonuçlar elde edilmiştir. Sadece yatırım ikliminin pozitif etkisi ile bir yıl önceki değerinin iki katı değerlemeler ile şirketler el değiştirmiş ya da şirket evlilikleri yapılmıştır.

Ne var ki, 2013 yılından itibaren ABD orijinli parasal genişleme politikasının terk edilmeye başlanmasıyla değişen dış borçlanma koşulları ve bölgesel politik risklerin de etkisiyle Konjonktür Türkiye için giderek artan oranda olumsuza dönmüştür. Zorlu dönemlerde mali disiplin ve piyasa demokrasisine sadık kurumsal kapasitenin korunması ve pazar ekonomisinden bağımsız orijinal çözüm arayışlarından kaçınılması, yatırımların sürdürülebilmesi için hayati öneme sahiptir.

Kısacası, özellikle yatırım ikliminin olumsuz olduğu dönemlerde halka açılma projelerini gerçekleştirmek isteyen şirketlerin de derslerine daha iyi çalışmaları ve yatırımcı “neden hisse satın alsın” sorusunun cevabı için kuruma özgün rekabetçi yapılarını tanımlayacak samimi ve güven veren bilgilendirme çabalarını artırmaları gerekir.