Enflasyon ve Büyüme

Enflasyon mu, büyüme mi sorusu şu sıralarda yine çok konuşulur oldu. Ne zaman enflasyon yükselse, biri diğerine seçenek ya da mazeretmiş gibi ileri sürülen denklem doğruyu yansıtmıyor.

Enflasyon ve Faiz isimli yazımda (18 Aralık 2014) üzerinde durduğum kavramsal tanımlara tekrar girmeden bu kez meslek dışı vatandaşın da anlayacağı örneklerle konuyu açıklamaya çalışacağım.

Basit anlamda, fiyatlar genel seviyesindeki artış olarak tanımlanan enflasyon vatandaş için ne ifade eder.

Cebindeki 10 TL ile pazara gittiğinde kilosu 2 TL’ den 5 kilo aldığın bir ürünün fiyatı 2,5 TL’ye yükseldiğinde, cebindeki 10 TL’nin değeri ürün bazında düşmüş demektir. Başka bir deyişle, aynı üründen 5 kilo almak için artık 12,5 TL’ ye ihtiyacın vardır. Kısaca, ürün pahalanmıştır.

Söz konusu fiyat artışı fiyatların genel düzeyi için geçerli ise paranın değeri sadece o ürün veya hizmet için değil piyasa bazında ortalama %2,5 değer kaybetmiş demektir. Bu takdirde, hayat pahalanmıştır.

Enflasyon hayat pahalılığı için kullanılan bir terimdir. Çünkü cebindeki parayla alabildiğin ürün ve hizmetlere aynı oranda sahip olmayı sürdürebilmek için daha fazla gelire ihtiyacın var demektir.

Fiyatların genel düzeyindeki artışın kronikleşmesi (yapışkan enflasyon), özellikle dar gelirliler için hayatın zorlu bir sürece girmesi demektir. Enflasyonun üzerinde reel gelir artışı eş zamanlı sağlanamazsa, toplumun giderek fakirleşmesi ve sosyal dokunun zedelenmesi kaçınılmazdır. Bu nedenle, enflasyon parasal olmaktan çok sosyal bir problemdir.

Parasal genişleme yaparak başka bir deyişle, sürekli değeri (alım gücü) düşen bir paranın Emisyon hacmini artırarak, ticaretin önceki düzeylerde sürdürülmesini sağlamaya çalışmak, verimsiz ve giderek daha büyük sorun yaratmaya aday bir ekonomiyi büyütmek demektir.

Bu nedenle, ekonomi yönetimi çoklu disipline ihtiyaç duyulan güçlü bir bilimsel Formasyon gerektirir ve anahtar kavram: Verimliliktir.

Açık toplum ve açık ekonomiyi benimsemiş ülkelerde piyasa demokrasisi kuralları ile gerçekleşecek rekabetçi davranışlar, sözünü ettiğimiz verimliliğin sigortasıdır.

Açık toplum ve açık ekonominin rekabetçi alt yapısının sürdürülebilirliğiyle ilgili reformların zamanında ve zemininde gerçekleştirilmesi dışında, verimli büyümeyi sağlayacak orijinal bir kısa yol da yoktur.

Ekonomi Literatüründe büyüme dendiği zaman içerdiği varsayılan verimlilik kavramı için ayrıca vurgulama ihtiyacının duyulması, yanlış parasal genişleme uygulamalarıyla verimliliğin anahtar rolünün göz ardı edilmesinden ileri gelmektedir.

Açık toplum ve açık ekonominin “politik, ekonomik, sosyal, teknolojik, hukuk, eğitim ve kültürel” gereklerinin ileri demokrasi düzeyinde var edilmesi halinde, özlenen yatırım ve girişim faaliyetlerinin önü açılır, ülke, kurum ve marka kaldıraçları bir arada güçlenir, rekabetçi ve katma değer yaratan ürün ve hizmet yelpazesi genişler. Ve Türk Lirasının değeri de büyüme ile birlikte yükselir. Başka bir deyişle, hem verimli büyüme, hem düşük enflasyon bir arada sağlanır.

Dolayısıyla, ekonomi yazarlarının enflasyon ve büyümeyi ayrı, ayrı tanımladıktan sonra, yüksek refah düzeyini hedefleyen verimli bir büyüme ile paranın değerini düşüren enflasyonun ilişkilendirileceği bir metni yazmak için tüm parametreleri çalışmaları ve gözetmeleri gerekir.

Sonuç, enflasyon mu büyüme mi çıkmazına girmeden ülke çıkarları için yapılabilir en iyinin hedeflenmesi olmalıdır. Ekonomi biliminin yol haritasını takip ederek yüksek ve sürdürülebilir büyüme ile düşük enflasyon bir arada hedeflenebilir.