Yönetim Danışmanlığı

Yönetim danışmanlığı, rekabet düzeyi yüksek pazarlarda önemi ve değeri bilinen bir uzmanlık dalıdır. Türkiye’de daha çok 90’lı yıllarda önemsendiği gözlenmektedir. Bu sahada kariyer yapmak, iyi bilinen üniversite mezunlarının da idealleri arasına girmeye başlamıştır. 

Küreselleşmenin etkisiyle kuruluşların organizasyonlarını sorgulama gereğini daha fazla hissetmeleri talebi arttırmış ve yönetim danışmanlığı yaptığını söyleyen yüzlerce yeni firma da yine 90’lı yıllarda pazara girmiştir. İşletme fonksiyonlarının bir ya da birkaçı üzerinde uzmanlaştığını varsayan birçok danışmanlık firması da pazarın cazibesinden olsa gerek, bütüne aday olmaya karar vermişlerdir. Bunu yaparken kimileri eksik olan birimlerini kurmuş, kimileri ise yaptığı işin ismini değiştirmekle yetinmiştir. Kısacası, etkin olan, olmayan, hatta verdiği hizmetle aday olduğu yönetim danışmanlığı arasındaki farkı dahi bilmeyen birçok kişi ve/veya firmanın pay almaya çalıştığı bir pazar ortaya çıkmıştır. Her zaman olduğu gibi, doğruların yanlışları kovacağı bir süreç de başlamıştır.

“Yönetim danışmanı kimdir? Yönetim danışmanlığı nedir?” bu soruları kuruluş yöneticilerine, “bir kuruluş neden organize olur? Yeniden yapılanma ne demektir?” bu temel soruları da yönetim danışmanlarına sormak gerekir.

Alınacak cevaplar şaşırtacak kadar farklı olacaktır. Cevaplar arasındaki benzerlikler ve farklar, cevapları verenlerin formasyonları ve bilgi birikimleri arasındaki yakınlığı ve uzaklığı yansıtacaktır. Akla, “Yönetim danışmanlığı, her formasyon ve bilgi/beceriye sahip insanların aday olabileceği bir uzmanlık alanı mıdır?” sorusunu getirecektir. Kesinlikle değildir. Ancak, herkesin doğrusu hiçbir zaman aynı olmayacağı için, sadece uygun insanların aday olduğu bir meslek olamayacaktır. Yönetim danışmanlığı fırsat maliyeti yüksek bir hizmettir. Aynı sürede doğru bir hizmetle elde edilebilecek sonuç ile diğerinin neden olduğu sonuç arasındaki fark çok yüksektir. Ne var ki, alınamayan hizmetin ve sonuçlarının belirsizliği nedeniyle doğrusu ve sözü edilen fark asla bilinemeyecektir.

Kurumlar şu veya bu nedenle yapılarını sorgulamak için bir danışmana başvururlar. Yönetim danışmanlığının öncelikli ödevi, kendisine sunulan sorunlara ve isteklere yönelmek değil, kurum yöneticilerinin gerçek ihtiyaçlarını ve sorunlarını görmelerini sağlamaktır. İkinci ödevi, kurumun belirlenen sorunlarını çözmeye çalışmak değil, kurum yöneticilerinin sürekli değişen ihtiyaçlarını ve sorunlarını kendilerinin görmelerine ve çözmelerine yardımcı olmaktır. Danışman, bu çalışmayı sürdürürken çağdaş yaklaşımlardan, önce kendi haberdar olmalıdır. Daha sonra, danışmanlık hizmeti verdiği kuruma, sürekli kendi fırsatlarını yaratabilecek bir organizasyonu ve geliştirme yeteneğini kazandırmaya çalışmalıdır.

Kısacası, yönetim danışmanı kurumları organize etmez, kurumların kendilerini organize etmelerine yardım eder. Kurumları zengin etmez, kurumların kendilerini zengin etmelerine yardım eder. Kurumların batmalarını önlemez, kurumların kendilerinin batmalarını önlemelerine yardım eder. Kurumlar gemi gibi bir günde batmazlar. Çalışırken, bazen de kurulurken batarlar. Battığı ilan edildiğinde, bu olgu kurum için değil, sadece üçüncü şahıslar için yeni bir durumdur.

Kurumları danışmanlar değil, yöneticiler yönetir. Danışmanlar, hizmet verdikleri çeşitli kuruluşların pazarlarına ait rekabet unsurlarını bilemezler. Bu unsurları yaratacak ve zenginliği elde edecek olan kuruluşların yöneticileridir. Danışmanlar sadece zenginliğe giden yollardaki ışıkları yakmaya ve sokakları aydınlatmaya çalışırlar. Kurumların yöneticileri, çıkmaz sokakları aydınlatacak danışmanlardan uzak durmalıdırlar. Bu yönde doğru karar vermek için  referansları her zaman bilim olmalıdır. Bilim, tüm kesimlere açık ve ulaşılması kolay mesafededir. İşletme yönetimi bir bilim dalıdır. Sokakta öğrenilmez ve diğer bilim dallarında da öğretilmez.

Öncelikle, karar vericilerin işletme yönetimi ile ilgili doğrularını, seminer ve eğitimlerle güncelleştirmeleri gerekir. Bakış açılarını evrensel doğrularla güncelleştirebilen karar vericiler, danışman seçiminde adayın bilgi sermayesinin yeterliliğini ölçebilirler. Akademik yeterlilik, sürekli üniversite ilişkisi ile piyasa ve işletme kültürü ise pazar deneyimi ile sağlanır. Bilimin doğrularını pratiğe kazandıracak olan bir danışmanın, her iki potansiyele cevap verebilecek birikime sahip olması şarttır.