Yabancı Sermaye Neden Gelmiyor, Neden Gelecek?
Türkiye'nin dolaşan doğrudan yabancı sermayeden aldığı pay onbinde sekiz (binde bir değil) dir. Bu sermayenin yüzde sekseni gelişmiş ülkeler arasında paylaşılmaktadır. Bu iki gösterge yabancı sermayenin hangi kriterlere bağlı olarak hareket ettiğini açıklamaya yeterlidir.
Yatırımcılar, rasyonel ekonomik koşulları olan ülkelere gitmeyi tercih etmektedirler. Ekonomik istikrar ve siyasetçinin değiştiremeyeceği bağımsız piyasa koşulları doğrudan yabancı sermayenin riskini minimize eden olmazsa olmazlardır. Geçen ay ülkemizi ziyaret eden, Avrupa orijinli sermayenin yüzde 80'nini kontrol eden kuruluşların CEO'larının sordukları sorulara ve Kemal Derviş'in hangi güvenceleri vermeye çalıştığına bakınca bunu anlarsınız.
Yatırımcıların hiçbiri Çankaya'nın arka bahçesini bana verir misiniz ? dememiştir. Aksine, haksız rekabete neden olacak siyasi davranışların olasılığını, TCMB'nin elde ettiği özerkliğin güvencesini, BDDK'nın bankacılık sektörüne getirdiği denetimin kalıcılığını, kamu bankalarının yeniden siyasi destekli verimsiz yatırımlara kaynak aktarıp aktarmayacağını sorgulamışlardır.
Türkiye, bilgisiz ve çapsız yöneticilerin elinde ekonomik alt yapısını o denli bozmuştur ki bugün nispeten bilgili bir ekonomi yönetimine sahip olmasına karşın, sağlam bir zemine ülkeyi taşımakta zorlanmaktadır. Bütünün tüm parçaları; kamu sektörü, vergi sistemi, finans sektörü, reel sektör, sermaye piyasaları, ihracat ve ithalat anlayışı, rekabet anlayışının tamamı çağ dışıdır. Kısacası, Türkiye ekonomisi çağ dışıdır. Çağ dışı bir ekonomiye iyi niyetli ve geleceğe yatırım yapan yabancı sermaye gelmez.
Ülke ekonomisini her seferinde daha fazla bozan teşviklerle yabancı sermaye getireceğini zannedenlerin nasıl yanıldıkları, Türkiye'nin dünyada dolaşan doğrudan yabancı sermayeden aldığı payla ispatlanmıştır. Yatırımcıya özel teşviklerle gerçekleşmiş birkaç münferit yabancı sermaye yatırımı için dalkavukluk edenlerin bunu iyi düşünmeleri gerekir. Önemli olan, yabancı sermayeyi yığın olarak çekecek, firmadan firmaya değişmeyen objektif koşullara sahip olabilmektir.
Türkiye'nin yabancı sermaye çekmek için şirin gözükmeye, ülke varlıklarını yerli üreticiler aleyhine peşkeş çekmeye ihtiyacı yoktur. Aksine, yabancı yatırımcının aradığı en önemli güvence; piyasa ekonomisi koşullarını geçerli kılacak, denetleyecek ve koruyacak sistemin başka bir deyişle, tüm mekanizmalarıyla piyasa demokrasisinin var edilmesidir.
Sistem içerisinde çözüm aramak bilgi ve becerinin, sistemsiz bir ortamda tavizle, teşvikle çözüm aramak ise bilgisizliğin ve beceriksizliğin ifadesidir. Ne yazık ki, Türkiye ekonomisi, sistem kurmaya özürlü, popülist davranışlarla işin kolayına kaçmayı alışkanlık haline getirmiş bilgisiz ve beceriksiz yönetimlerin ürünüdür.
Yurtdışından baskı altına alınarak bir kısmını zorunlu olarak gerçekleştirdikleri, bir kısmını da yaparmış gibi gözüktükleri reformlarla atılan adımlardan geri dönülmez, programdan taviz verilmez ve Kemal Derviş'e engel olunmaz ise (geç olması hiç olmamasından iyidir misali) önümüzdeki yıllarda Türkiye'ye gelecek doğrudan yabancı sermaye oranında artış bekleyebiliriz.