Veri Yüzyılı

20. Yüzyılın ikinci yarısından itibaren yaşanan Bilgi Çağı 90’lardan sonra Bilişim Çağı olarak anılmaktadır. 21. Yüzyıl için ‘Veri Yüzyılı’ tanımlaması yanlış olmayacaktır.

Veri; zihinsel faaliyetlerin ilk erişim halkası olarak kabul edilir. Büyük veri içerisinden, önceden oluşturulmuş son tahlil tablosuna uygun “doğru, yararlı ve güvenli” veriyi “toplama, derleme ve analiz etme” sürecinin ilk (ham) aşamasıdır(1).      

Konuyu betimlemek için ekonomistler iktisadı bir çeşit veri işleme sistemi olarak yorumlamışlar ve hangi alanda ürün ya da hizmet üretilirse üretilsin yapılan işlemi “bilgi tedarik, bilgi üretmek, bilgi satmak” olarak tanımlamışlardır.

Bu tanımda ekonomi, “ihtiyaçlar, istekler ve yetenekler” üzerine veri toplayan ve bu veriyi doğru analiz lisanı ile kararlara dönüştürebilen bir sistem olarak görülmüştür(2). 

Daha büyük bir ölçekte açık ekonomi ve kapalı ekonomi açısından değerlendirecek olursak, tüketici egemen piyasa ekonomileri bireylerin erişimine açık “dağıtılmış veri işleme sistemi”, üretici egemen planlı ekonomiler ise bireylerin erişimine kapalı “merkezi veri işleme sistemi” olarak tanımlanabilir(3).

Hayek ve Freidman Liberal akıma öncülük eden iktisatçılardır. Friedrich Hayek, açık ve serbest piyasaları sadece ekonomik faaliyetleri örgütlemenin en etkin yolu olarak değil, kişisel özgürlüğü güvence altına almanın da bir yolu olarak görüyordu(4). 

Hayek için bir insanın sahip olduğu bilgi parçası, ekonomide çok sayıdaki kişinin sahip olduğu birbirinden farklı milyonlarca bilgi parçasının toplam ağırlığından üstün olamazdı(5). Yine Hayek’e göre bilginin kişiler arasında dağıtıldığı bir sistemde, fiyatlar farklı kişilerin farklı davranışlarını koordine etme işlevi görebilirdi(6). 

Kapalı ekonomilerde ise bütün kararların tek bir merkezden verildiği ve tüm verinin tek bir merkezi işlemcide toplandığı bir sistem söz konusudur. Bu sistemde karar verici, tüketicinin ve üreticinin ihtiyaçları ile üretim ve alış veriş koşullarını belirlemekte tekelci bir yaklaşım sergilemektedir.

20. yüzyılda, ekonomide hedefler büyüme takıntısı ile belirlenmiş, verimlilik ve gelişme büyük ölçüde göz ardı edilmiştir. Her iki (dağıtılmış ve merkezi) veri işleme sistemi uygulayıcıları tercihlerinin en hızlı büyüme yöntemleri olacağına inanmışlardır. Her ikisi de aynı amaç için birbirleriyle yarışan veri işleme sistemleridir.  

Serbest rekabet temelinde bilgiye erişim ve paylaşım özgürlüğüne inanan dağıtılmış veri işleme sistemini benimseyenler; tekelci yaklaşımla bilgiye erişim ve paylaşım özgürlüğünü kısıtlayan merkezi veri işleme sistemini benimseyenlere göre, çok daha üstün sonuçlar elde etmişlerdir.  

Genel kanaat, demokrasi ve serbest piyasa koşullarını öneren liberalizmin sürdürülebilir büyümeyi sağlayacak en etkin sistem olduğu yönündedir. Demokrasinin ekonomik büyüme üzerindeki etkisinin büyük ve sağlam olması, demokrasi ile veri arasındaki bağın kurulmasında bilgilendirici olmuştur(7). 

Bu nedenle, küresel ölçekte farklı kolektivist anlayışlardan, bireyciliği merkezine alan siyasal ve piyasa demokrasisine geçişlerin daha çok olduğu, bunun yanında sorunlu taklitlerin de arttığı söylenebilir.         

Kapalı (planlı) ve açık (serbest) ekonomileri farklı veri işleme sistemleri olarak tanımladıktan sonra yolumuza açık ekonomi üzerinden devam edeceğiz. 

Küresel ekonominin iktisat politikası Neo-Liberalizmin sağladığı daha yüksek büyümenin, daha iyi bir dünya yarattığı söylenemez.   

2016 Ocak itibariyle dünyadaki en zengin 62 kişi, en yoksul 3,6 milyar insanın varlığına eşit kazanıyordu. Bu durum, en zengin 62 insanın sahip olduğu varlığın, dünyanın toplam nüfusunun yarısının varlığına eşit olduğu anlamına geliyor (OXFAM 2015 Eşitsizlik Raporları)(8).

2023 Ocak itibariyle, dünyanın en zengin yüzde 1’in serveti, geriye kalan yüzde 99’un iki katına ulaştı. Bu durum ise son iki yılda ortaya çıkan 42 trilyon dolarlık servetin üçte ikisinin dünyanın en varlıklı yüzde 1’lik kesime gittiği anlamına geliyor (OXFAM 2022 Eşitsizlik Raporları)(9).

Bireysel özgürlüğü merkezine alan liberalizm yetenek farklılıklarını, insanların eşit değerde oldukları gerçeği ve fırsat eşitliği ile birlikte savunur. Küresel kapitalizmin, zenginliğin belirli bir elit zümrede yoğunlaşmasına servis vererek insanları adeta kastlara ayırması, liberal ideolojiyi üstün kılan değerleri temelinden sarsmaktadır. 

Hayek’in, piyasanın kendi kendini düzeltme mekanizmasına olan inancı ve serbest piyasanın kaynakları dağıtmanın en etkin yolu olduğu düşüncesi(10) uzun süredir askıdadır. Oysa göz ardı edilen eksik rekabet yaratma çabaları, Hayek’in önlenmesi gereken sistemsel uyarıları arasındadır.

Dağıtılmış veri işleme yöntemleri sayesinde elde edilen ve paylaşılan ekonomik eşitsizlik raporları, her yıl büyümeye devam eden gelir dağılımı adaletsizliğini gözler önüne sermekte ve küresel kapitalizmi "kendini değerlendirmeye ve misyonunu sorgulamaya"(11) davet etmektedir.  

İçinde bulunduğumuz veri yüzyılında istenmeyen sonuçları yaratan sorunları tanımlamak ve çözümler üretmek için doğru, yararlı ve güvenli veriyi toplama, derleme ve analiz etme süreçlerini oluşturmak, her kurum için bilinmesi gereken faaliyetlerdir. Buna karşın, iyi işler yapmaktan öteye geçemediği görülen raporlar, neden planlı geri dönüşlere ve düzeltmelere yol açmıyor sorusunun cevabını, aynı pencereden bakarak aramaya çalışalım. 

21. Yüzyılda veri işleme süreçleri değişmedi ama veri işleme görevi insan beyninden çok daha üstün kapasitede elektronik algoritmalara(12) devredildi ve insanın başa çıkmakta zorlandığı 'büyük veri' gezegene hâkim oldu. Veriyi yeterince hızlı ve kaliteli işleyebilenler (data quality) öne geçti, işleyemeyenler ise rekabetten düştü.

Ekonomistler iktisadı, siyaset bilimciler siyaseti veri işleme sistemleri olarak yorumlamaya başladı. İstekler ve yetenekler üzerine veri işleyen algoritmalar ve yapay zekâ girişimleri zenginliğin yanında gücün de belirli bir zümrede yoğunlaşmasının yatırım araçları haline geldi.

Amerikalı zenginler (küresel zenginler diye okunabilir) ve büyük şirketler lobi faaliyetleriyle, kampanyalara katkılarıyla, yüksek sosyal statüleriyle ve siyasetçilerle olan yakın ilişkileriyle politikaya şekil verme konusunda şiddetli derecede etkili oldu(13). Yazarın yaptığı bu tespitin ulus-ötesi şirketler eliyle küresel ölçeğe taşındığını söylemek yanlış olmaz.    

2008 Global Finans Krizi(14) sonrası öngörülen regülasyonların, lobilerin etkisiyle kısıtlandığı ya da rafa kaldırıldığı varsayılan süreçte finansal sermayenin yarattığı 'aşırı birikim' sonucu kendi oyun sahasını kurması, küresel kapitalizmin yeniden olumsuz sonuçlar yaratmasının başlıca nedeni oldu.

Aşırı Birikim; küresel ölçekte dolaşan finansal sermayenin devasa miktarlarda birikmesine karşın kârlı bir şekilde yeniden yatırıma ve reel sermayeye dönüşmeyerek durağanlaştığına işaret eder(15). Aşırı Birikim, kaldıraçlı finansal yatırım araçlarının geliştirilmesinin başlıca nedeni olmuştur. 

2008 sonu itibariyle dünya hisse senedi piyasasının boyutu tahminlere göre yaklaşık 37 Trilyon ABD Doları iken, dünyanın toplam türev piyasası 791 Trilyon ABD Doları gibi akıl almaz bir rakama çıkarak tüm dünya ekonomisinin on bir katına ulaşmıştı. 2017 verileri ise 2008 krizinden hiç ders alınmadığını göstermektedir. 2017 verilerine göre dünya genelinde üretilen mal ve hizmetlerin toplam değeri 75 Trilyon ABD Doları iken, tek başına kur spekülasyonları günde 5,3 Trilyon ABD Doları ve küresel türev piyasaları toplamı tahminlere göre 1,2 Katrilyon ABD Doları gibi dudak uçuklatan bir rakama ulaşmıştır(16).

Borsalar, küresel ölçekte herkesin doğrudan ya da dolaylı katılımına açık en hızlı ve en etkin veri işleme sistemleridir. Borsalar, sahip oldukları algoritmalar ile dünyadaki her verinin ekonomiye etkisini hesaba katan ve hızla işlemlerine yansıtan elektronik alım satım ortamlarıdır. Sistemin sorunsuz işlemesi, milyonlarca insanın bilgiye zamanında erişmesine ve kararlarını süratle ortama yansıtabilmelerine bağlıdır.    

Borsanın kapsayıcı gücü ve ekonomik büyüklük yaratabilme yeteneği,  aşırı kazanç peşinde koşan finansal sermayeye kendi oyun sahasını kurması için ilham vermiştir. Finansal sermaye, en iyi bildiği alanı yeni amaçlarına göre kurgulayarak küresel kapitalizmi tutsak etmiş ve akıl almaz rakamlara ulaşan İllüzyon bir ekonomi yaratmıştır.  

Özetle, her yıl büyüyen gelir dağılımı adaletsizliğinin yarattığı talep sorunu ile köşeye sıkışan reel sektörden ayrışan finansal sermaye ve yarattığı aşırı birikim, küresel zenginler lehine yoğunlaşmaya devam etmektedir.  

Sonuç olarak, Neo- liberal iktisat politikasının özgürlükçü ve rekabetçi fırsat eşitliği ilkesinin göz ardı edildiği ve devletin piyasa işleyişini güvence altına alma ödevinin de lobiler marifetiyle engellendiği bir dönem yaşanmaktadır. 

Bu dönemde, aşırı kazanç hırsının beraberinde getirdiği aşırı risk alma ve kötü yönetimin hata marjları giderek daralmaktadır. ABD de yaşanan ve Avrupa’da kendini gösteren banka iflasları, görmek isteyenler için birer işaret fişeğinden fazlasıdır.  Teknoloji şirketlerinin on binlerce çalışanını arka arkaya işten çıkarmaları da sıradan yaşanmışlıklar olarak görülmemelidir.

Şirketlerin zora girmelerinin nedenleri, risk almaları değil hangi riskleri alabileceklerini bilmemeleridir. Kötü yönetim bir anda oluşmaz, çoğu kez her zaman vardır ve hata marjlarına göre farklı sürelerde ortaya çıkar. 

Kötü yönetim, genellikle süregelen bir “kurumsal demansın” sonucudur. Kurumsal demans ise yerleşik doğruları (konserve bilgiler) yenileştirmeyi başaramayan beşeri sermaye yetersizliği ile adım adım oluşur. Şirketler gemi gibi bir günde su alıp batmaz, uzun süreler su aldıkları kavranamadığı için batarlar. 

Umarız, küresel (kapsayıcı) boyutta gelir dağılımı adaletsizliğini dert edinen ve finansal sermayenin reel sektör üzerindeki hegemonyasını kıracak regülasyonları hayata geçirecek yeni bir Üçüncü Nesil Washington Uzlaşısı(17) ile Neo- Liberal iktisadi politika seti yenilenebilir.

Zenginler ile yoksullar arasında açılan makasın getireceği yıkıcı sonuçların önlenmesinde yapıcı rolü olan ‘orta sınıfın’ pandemi döneminde büyük ölçüde gücünü kaybetmiş olması, alınacak tedbirlerin önemini artıran bir diğer gerçekliktir.

---------------------------------------------------------------------
(1)Büyük veri - Vikipedi (wikipedia.org)
(2)Veri Analisti, Büyük Veri(1) içerisinden “doğru, yararlı ve güvenli” veriyi toplamak, derlemek ve analiz etmek için “son tahlil” tablosunu önceden oluşturabilecek ya da kavrayabilecek bilimsel yetkinliğe ve analiz lisanına sahip olmalıdır.
(3)Yuval N. Harari “Homo Deus” Kolektif kitap, 1.Baskı Aralık 2016 İstanbul S:385
(4) Phil Thornton “Büyük Ekonomistler; Friedrich Hayek” Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları,1. Basım Ekim 2017 İstanbul S:128
(5) Phil Thornton (a.g.e.) S:115
(6) Friedrich Hayek, “The Use of Knowledge in Society” American Economic Review 34;4 (1945): 519-30. Aktaran: Yuval N. Harari (a.g.e.) S:385.
(7) Daron Acemoğlu, James A. Robinson “Diktatörlük ve Demokrasinin Ekonomik Kökenleri” Bağlam Yayıncılık 4. Basım Aralık 2021 S:13 ve 71 
(8) Yuval N. Harari (a.g.e.) S:361
(9) Oxfam: Dünyanın en zengin yüzde 1'inin serveti, geri kalan yüzde 99'un iki katı | Euronews
(10) Phil Thornton (a.g.e.) S:127
(11) Peter F. Drucker “The Five Most İmportant Questions” Leader to Leader Institute,”En Önemli Beş Soru: Neden Kendini-Değerlendirme” Optimist Yayın, Kasım 2008 İstanbul S:17  
(12) Algoritma - Vikipedi (wikipedia.org)
(13) Daron Acemoğlu, “Yapay Zekâyı Yeniden Tasarlamak; Otomasyon Çağında İş, Demokrasi ve Adalet” Çeviri: Hasan Dölkeleş, Eflatun Basım Dağıtım Yayıncılık, 1. Basım Haziran 2022, Sayfa: 16
(14) Ümit Erol, Reşat Sinanoğlu “21. Yüzyıl Kapitalizmi” Beta Yayıncılık, İstanbul Ekim 2011
(15) William I. Robinson; “Küresel Polis Devleti” Çeviri A.E. Pilgir, Ayrıntı Yayınları 1. Basım İstanbul 2022 S:47
(16) William I. Robinson (a.g.e.) S:63, 64
(17) Washington Konsensüsü - Vikipedi (wikipedia.org)