Sivas’ın Sorunları Ülkenin Sorunları
18 Ocak cumartesi günü Sivas’ ta gazetenizin 61’inci, 2003 yılının da ilk iş geliştirme toplantısını gerçekleştirdik. Babamın ve ailesinin Sivaslı olması bu toplantıyı benim için farklı kılmıştı. İstanbul’ da doğup büyümeme ve 18 Ocak 2003’ e kadar hiç gitmemiş olmama karşın, bugüne kadar nerelisin dendiğinde hep Sivaslıyım dedim. Hemşehrilerimle tanıştıktan ve konukseverliklerine şahit olduktan sonra neden kendimi hep Sivaslı hissettiğimi daha iyi anladım.
Toplantı öncesi bana verilen rol piyasalar hakkında Sivaslıları bilgilendirmekti. Sabah oturumunda Sivas Sanayii ve Ticaret Odası Başkan Vekilini, Meclis Başkanını, Belediye Başkan Vekilini, KOSGEB Başkan Vekilini, Cumhuriyet Üniversitesi Rektörünü, Sivas AKP Millet Vekilini, Sivas Valisini ve nihayet öğleden sonra bizden önce söz alan Sivas Sanayii ve Ticaret Odası Başkanını dinledikten sonra fikrimi değiştirdim. Toplantıda yapmayı tasarladığım piyasalara yönelik konuşmadan vazgeçerek, Sayın Erdoğan Alkin’ in köşesinde belirttiği gibi belki biraz sert bir üslupla ama Sivaslı olmanın sorumluluğu ile dile getirilen sorunların temellerine inmeye çalıştım.
Sivas’ ın sorunlarının başlığı, bir çok diğer ilimizde olduğu gibi dönüşümü başaramamış olmalarıydı. Sivaslı, zihinlerinde yer eden devlet vesayetinden kurtulamamış ve birey olmanın özgüvenine kavuşamamış. Sivaslı, yeni dünya ile nasıl baş edebileceğini başka bir deyişle, nasıl rekabet edebileceğini bilmiyor. Bunun için devletten yardım üstüne yardım istiyor. Sivas’ ta mucizenin adı teşvik olmuş. Bütün enerjilerini devlet kapılarında harcayarak ellerindeki olanakları gözden kaçırıyorlar. Hemşehrilerime mucizenin kendi akılları, kaynağın da bilgi olduğunu söyledim. Bunu dikkatlerini çekebilmek için yüksek sesle söyledim.
Onlara gece yastığa başlarını koyduklarında düşünmelerini istediğim, 15 dakikalık konuşma süremde de kendi doğrularımla cevaplamaya çalıştığım dokuz soru yönelttim.
. Türkiye’ de neden ihracatçı Türk Lirası değerlenince üzülür ?
. Türkiye neden ürünlerini yüksek fiyatlandıramaz ?
. Türkiye neden değer üretemez, neden markası yoktur ?
. Türkiye’ de neden yerli sermaye yetersiz kalmıştır ?
. Türkiye neden doğrudan yabancı sermayeden pay alamamıştır ?
. Türkiye’ de neden vergi kazanca düşmandır ?
. Türkiye’ de neden yönetimler gücünü bilgiden almaz ?
. Türkiye’ de neden kurumlar ve bireyler rekabetten korkarlar ?
. Türkiye’ de neden kurumlar ve bireyler imtiyaz, teşvik ve yardım beklerler ?
Türkiye’ nin marka sahibine üç dolara ihraç ettiği ürünü, nasıl on dolara ithal ettiğini konuştuk. Türkiye’ nin markası olmadığı için fiyatlandıramadığı ürünlerinin maliyetleriyle kafasını yediğini konuştuk. Yeni ürün ve teknoloji geliştiren ar-ge ile KOSGEB’ in ar-ge’ si arasındaki farkı konuştuk. Türkiye’ de sermaye birikiminin neden sağlanamadığını konuştuk. Türkiye’ nin beceriksizliğinden değil, rekabetten korktuğu için yabancı sermayeyi özendirmediğini konuştuk. Vergi ile kazanç arasındaki ilişkinin nasıl giderek yok olduğunu konuştuk. Türkiye’ de yaşlıların çekilmemek için eksik rekabet koşulları yaratarak gençlerin önlerini nasıl kestiklerini, nasıl lider yetişmesine engel olduklarını, nasıl tıpkı Sivaslılar gibi bağımlı bireyler yarattıklarını konuştuk. Bütün dünyaya meydan okuyan atalarımızın çocuklarının nasıl rekabetten korkan, devlet kapısında imtiyaz ve icazet dilenen bireylere dönüştüklerini konuştuk. 15 dakikam bittiğinde hemşehrilerimin gösterdiği ilgi mesajlarımın alındığının işaretiydi. Kendini Sivaslı kabul eden biri onlara yerleşik doğruları sorgulamaları gerektiğini yüksek sesle söylemişti.
Daha sonra yaklaşık iki saat soru ve yorumlar aldık. Konuları daha derinlemesine tartıştık. Uçağa yetişmek için ayrılırken benimle yeterince konuşamadığını düşünenlerle ayaküstü değerlendirmeler yapmaya çalıştık. Sevgili Rüştü Bozkurt’ la birlikte Cumhuriyet Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Girişimcilik ve Yönetişim Kulübü için konferans vermeye davet edildik. Kısacası, DÜNYA Gazetesinin 61. iş geliştirme toplantısı amacına ulaşmıştı. Sivaslıların her şeyi yeniden sorgulayacağına inanarak görevini yapmış bir Sivaslı olarak İstanbul’ a döndüm.