Liberal Sol

Bu yapay tanım nereden çıktı? Karl Marx'ın "kapitalizm bir krizden diğerine koşmaktır" sözünü tarih doğruladı ama kapitalizm ortadan kalkmadı. Keynes'in "uzun vadede herkes ölür" sözü devlete ekonomiyi yönetme ödevini yükledi ama sürdürülmesine yetmedi. Ekonomi yönetilemedi, çünkü ekonominin bilimsel yapısı yönetilmesine engeldi. Ancak, ekonomiyi yönetme hevesi, isteği ve belki de gereği hiç yok olmadı.

Uzun yıllar solcular planlı ekonomi adı altında kaynakları ve bölüşümü yönettiklerini zannettiler. Sosyal adaleti piyasalar üstü kararlarla sağlamaya çalıştılar. Kazanamayan kesimlere kaynak aktararak verimsizliği ödüllendirdiler. Alışveriş süreçleri oluşmayan sahalara kağıt üzerinde projeler ürettiler. Teşviklerle yatırımcılar aradılar. Sözde koruma tedbirleriyle yerli üretimi güçlendirmeye yöneldiler. Ve başaramadılar.

Ekonomiyi yönetmeye çalıştıkları süreçte, Keynes'in özlediği, ekonominin tabiatına uyumlu, ortak akıl içeren bir üst mekanizma oluşturamadılar. Aksine, farkında olmadan hem devlet, hem de devlet güdümlü özel sektör tekelleri yarattılar. Sosyal demokrat şemsiyesi altında devlet oligarşisini geliştirdiler. Ülke kaynakları bitene kadar da devletçiliği abarttılar. Sol ideoloji, rekabet sınırları sürekli tüketici aleyhine daralan "üretici egemen" bir piyasa yarattı. Sonuçta, solcular, bireye vaat ettikleri refahı, kısaca mutluluğu getiremediler. Yirminci yüzyılın son çeyreğinde dünya iki gerçeği kabul etti:

Birincisi; ekonominin değiştirilemeyen kurallarının adil sonuçlar yarattığı, kalkınmak için de, rekabetin sınırlanmayarak tüketicinin özgür ve egemen bırakılması gerektiğidir. Bu gerçeğin algılanması, piyasa demokrasisinin gelişmesine, devletin ekonomiden çekilmesine, sınırların daha fazla ticarete açılmasına ve gümrük duvarlarının kaldırılmasına neden oldu.

İkincisi; gelir dağılımını ve sosyal adaleti bozacak, haksız rekabete yol açacak, istihdamı olumsuz etkileyecek sözde ekonomik davranışların önlenmesi için devletin piyasaları kontrol etmesi gerektiğidir. Bu gerçek de, piyasalar üstünde rekabet, regülasyon ve diğer denetleme kurullarının oluşmasına neden oldu.

Kısaca, solcular ekonomik gerçeklere boyun eğerek liberalleştiler. Ortaya, devletin ekonomide doğrudan yer almayacağı ancak, tüketici aleyhine gelişmeleri önleyecek piyasa araçlarının oluşmasına ön ayak olup, denetleyeceği bir anlayış çıktı. Bu tanım, yıllardır libarellerin öngördüğü devlet misyonudur. Başka bir deyişle, liberaller her zaman bireyin özgürlüğünü ve egemenliğini sosyal yapıyı gözeterek savunmuşlardır. Referans aldıkları tam rekabet piyasalarının, sosyal kısıtlar nedeniyle gerçek hayatta uygulanamayacağını bilirler. Dolayısıyla, ekonominin kurallarına ve piyasaların adaletine inanırken, eşanlı sosyal adaletin kısa dönemde kontrolsüz ekonomik davranışlarla bozulacağı kaygısını daima taşımışlardır. Kısaca, solcuların başarısız bir süreç sonunda öğrendikleri gerçekler, yıllarca liberallerin savundukları politikalardır.

Şimdi yaşanan, başarısız solcuların, liberal politikalara sahip çıkarak kendilerini yeniden halka takdim etme çabalarından ibarettir. "Liberal sol" zorlama ve yapay bir tanımdır. Olması gereken, liberalleşen solcuların, liberal partilerin çatısı altında politika yapmalarıdır. Buna karşın, Kıta Avrupası'nda liberal sol tanımı, yıllarca sol görüşlerle yönlendirilmiş seçmenlerin oryantasyonu için işe yaramış ve eskinin sol partilerini iktidar yapmıştır. Ancak, Türkiye'de liberalleşen solcuların seçmenleri partilerini iktidar yapmaya yetmez. Türkiye her zamanki gibi Batı'nın eskimiş davranışlarını taklit etmek yerine, ilk defa kendi ihtiyaçlarını ve yukarıda açıklamaya çalıştığım gerçekleri gözeterek yeni bir şey yapmalıdır. Birbirine son derece yaklaşmış politikaları savunan sadece merkez sağ ve sol kendi aralarında değil, birbirleriyle birleşmelidirler. Eğer sosyal demokrat olarak anılan partiler gerçekten piyasa demokrasisine inanıyorlarsa, Kemal Derviş'in söylediği boyutta liberal sosyal anlayışa gelmişlerse bu ütopyayı gerçekleştirebilirler. Daha somut söylemek gerekirse, sosyal demokrat ve liberal görüşlere sahip mevcut partiler (ANAP, DYP, DTP, CHP, DSP, SHP ve YTP) birleşerek Türkiye'yi yıllarca yönetebilecek çok güçlü, iktidar adayı bir parti oluşturabilirler. Bu takdirde, söz konusu birleşim bana göre liberal görüşü, bazılarına göre liberal solu daha fazla temsil edebilir.

AB yolunda ihtiyaç duyulan ekonomik ve siyasal politikaları üretmesi ve uygulaması gereken Türkiye'nin, merkez sağ ve solda birleşerek, mevcut bölünmüş siyasi yapısından bir öncekine dönmek yerine, kaybedilen zamanı telafi ederek daha ileriye gitmesi gerekir. Yukarıda saydığım partilerin liderlerinin her birinin bu birleşmeyi ya da ittifakı yapabilecek vizyona sahip olduklarına inanıyorum.