İşletme Yönetiminin Kodları Değişti

İşletme yönetiminin kodları, 20. yüzyılın son çeyreğinden itibaren küreselleşmenin etkisinde değişti. Ne yazık ki, söz konusu değişim ve nedenleri geniş bir alanda doğru okunamadığı için gereklerinin hayata geçirilmesi de sağlanamadı.

Şüphesiz, işletme yönetiminin kodlarını değiştiren nedenler, önce ekonominin bilinen davranış kalıplarını etkiledi ve neredeyse yerleşik doğruların tamamı sorgulanır oldu.

20. yüzyılın son çeyreğinden itibaren, işletme yönetiminin kodlarını değiştiren başlıca nedenleri aşağıda görüldüğü gibi sıralayabiliriz:

- Bilgi teknolojileri sayesinde hızlı gelişen erişim olanaklarıyla, dünya ekonomisinin küresel ölçekte küçülmesi ve yeni ekonominin öne çıkması,

- Küresel ekonominin egemen iktisat politikası olan “Neo- Liberalizm” etkisinde “Açık Toplum ve Açık Ekonomi” anlayışının yaygınlaşması,

- Sermaye, mal ve hizmetlerin küresel ölçekte serbest dolaşımının önündeki sınırların kaldırılması,

- Açık ekonomi normlarının öncülüğünde, üretici egemen kapalı ekonomi alışkanlıklarının, tüketici egemen serbest piyasa ekonomisinde sürdürülemez olması,

- Küreselleşen yerel tüketicilerin, yerel üreticileri küresel standartlarda hizmet vermeye zorlaması,

- Sermaye denkleminin “Finansal Varlıklar + Maddi Varlıklar + Entelektüel Varlıklar” olarak değişmesi,

- Küresel ölçekte ışık hızıyla dolaşan finansal sermayenin akıl almaz boyutlara ulaşması ve reel sermayeye dönüşmek yerine, finansal araçlarla kurguladığı oyun sahasında daha yüksek kazançlar peşinde koşması,

- Entelektüel sermayenin, şirketlerin gelecek vaadinin arkasındaki güç olarak tanımlanması ve bu sayede piyasa değerlerinin çok yüksek çarpanlarla fiyatlanmalarının yolunun açılması,

- Şirket piyasa değerlerinin aşırı fiyatlanabilir olmasının yarattığı yüksek kazançların, reel sektör kârlarını (EBITDA/FAVÖK Faiz, Amortisman ve Vergi Öncesi Kâr) gölgede bırakması ve şirket amaçlarının değişmesi,

- Değişen şirket amaçlarına yönelik, şirket kârlarının (EBITDA) daha büyük bir amacın aracı haline gelmesi ve finansal sermayenin reel sektörün türevi olduğu gerçeğinin değişmesi,

- Küresel ölçekte finansmana erişim olanakları, aşırı zenginleşen imtiyazlı ve oyun kurucu bir kesim yaratırken, eş zamanlı büyüyen gelir dağılımı adaletsizliğinin daha iyi bir dünya beklentisini çıkmaza sokması,

- COVID-19 PANDEMİ sürecinde finansman maliyetlerinin düşürülmesine ve arz fazlasına karşın, reel kesimde uzun süredir arttığı gözlenen “Talep Sorunu” ile olağan dışı koşullarda yüzleşmek zorunda kalınmasıdır.

Yukarıda özetlemeye çalıştığımız değişkenler ve daha fazlası; küresel ekonominin fırsatları ve riskleri bir arada sunduğu ortamlarda alınacak doğru pozisyonlar için her ülke ve sektörde faaliyet gösteren şirketlerin ortak “analiz zemini” olmalıdır.

Küresel ekonomide, tek belirleyici olarak yaşamı tutsak eden COVID-19’un etkisiyle zorlaşan ekonomik sürecin sonrasında; rekabetçi yapısı sorunlu, katma değer ve sermaye yaratamayan şirketlerin çoğalması ve yaygınlaşmasıyla verimsizlik tuzağına düşen piyasaların taşınabilirliği söz konusu olmayacaktır.

Kısaca, iyi yönetilen şirketlerin, kötü yönetilenleri ayıkladığı rasyonel ortamlarda terazinin kazanan tarafında yer almak isteyen şirket yönetimlerinin, yerleşik doğrularını sorgulamak için daha fazla geç kalma lüksleri olmayacaktır.

Aksi takdirde, sektörler var olmaya ve gelişmeye devam ederken, zihinsel ve fiziksel dönüşümü gerçekleştiremeyen şirketler söz konusu yolculuğa eşlik edemeyeceklerdir.

Küresel rekabet, giderek bilimsel referanslara itibar eden (bilmediğini bilen) ve analitik okuryazarlığı olan yöneticiler dışında kalan (her şeyi bilen) yöneticileri de daha hızlı ayıklayacaktır.