IMF ve Ekonominin Güvenliği

14 Şubat Perşembe, Silahlı Kuvvetler Akademisi'nde olağan konferansımda bana yöneltilen, biraz da ironi içeren sorulardan biri, güvenliğin ekonomisi için dersler olduğu ancak, ekonominin güvenliği için neler yapılabileceği konusunda kaynak olup olmadığıydı? Ne yazık ki, ekonomiyi güvensiz ellerden ve kararlardan koruyabilecek bir rehber yok.

Ekonomi, yönetilebilen ve kendi bağımsız kuralları değiştirilebilen bir bilim dalı değildir. Her bilim dalında olduğu gibi, kendi kuralları ile elde edilen rasyonel, akılcı sonuçlarının ortaya çıkmasına yardımcı olmak, ekonominin güvenliğini sağlamaktır. Bunu yaparken en az'dan hiç'e varan müdahale çizgisinde hiç'e ne kadar yakınsanız ekonominiz o kadar güvenlidir.

Aksine, ekonomiyi yönetmek gafletiyle müdahale dozunu artırmak, yatırımlara, tasarruflara, tüketim ve üretime yön vermeye çalışmak ekonominin güvenliğini bozmaktır. Bunu yaparken en az'dan en fazlaya varan müdahale çizgisinde en fazlaya ne kadar yakınsanız ekonominiz o kadar güvensizdir.

Türkiye, bu güne kadar hangi siyasi görüşe sahip olurlarsa olsunlar, ekonomiyi yöneteceğini zannedenler tarafından idare edilmişlerdir. Halk hiçbir zaman, hangi yaklaşımların ülke ekonomisinin güvenliğini tehlikeye attığını bilememiştir. Her defasında, bir diğer müdahaleci yaklaşıma ekonominin teslim edilmesine çaresiz ve seyirci kalmıştır. Silahlı Kuvvetler Akademisi öğrencisi Kurmay Subayımızın sorusu da daha çok bu çaresizliğin ifadesidir. Bugün, güvenliği için asla topla, tüfekle savaşamayacağı ekonomisinin ne zaman yeni bir krize aday olup olmadığını, hangi noktalarda kırılgan olduğunu, ne kadar delindiğini, hangi koşullar sağlanırsa siyasi çıkarlara alet edilemeyeceğini öğrenmek ve üzerine düşeni anlamak istiyor.

Bir ülkenin ekonomisi IMF tarafından düzenleniyorsa, bu ülke ne yapacağını bilmeyen ama söylenenleri yapabilendir. Kısacası, ekonomisini kendi bildikleriyle ve iradesiyle güven altına almayı ve kaynak yaratmayı başaramayan ancak, yardım edilirse başarabilecek olandır. Bu durum, IMF yardımıyla dahi başaramayacak ülkelerden biri olmaktan daha iyidir.

IMF'nin misyonunu anlamadan, politikalarına dayatma düşüncesiyle karşı çıkanların bu gerçeği iyi bilmeleri gerekir. IMF ile imzalanan anlaşmalara temel olan niyet mektuplarında, ülkenin ekonomik gelişmesinde etkili olacak yerli/akılcı düşüncelerin yer almasına bir engel yoktur. Yine, IMF tarafından önerilen ancak, ekonomik beklentilere olumsuz etkisi olacağı açıklanabilen düşüncelerin değiştirilmesine de bir engel yoktur. Eğer, niyet mektubunda yer alan bir öngörü yarar getirmiyorsa bunun nedeni, IMF reçetesi olması değildir. Aksine, niyet mektubunu hazırlayan ülke uzmanlarının ekonomi bilgilerinin yetersizliğidir. Türkiye, bir önceki ve daha önceki ekonomik krizlerine bilgisizliği yüzünden düşmüştür.

Türkiye, bıçağın kemiğe dayandığı son krizden sonra, konjonktürün de yardımıyla, makro da ekonomik açıdan güvenliği artıracak başka bir deyişle, piyasa kurallarının sonuçlarına muhatap bir yapı oluşturmanın gayreti içerisindedir. Ne varki, defalarca programın mikroya özürlü olduğunu yazdım ve uyardım. Mikro ekonomi ayrı bir uzmanlık dalıdır. Nitelikli işletme bilgisi ister. Makroda alınan kararların başarısı mikroda kurum ve bireylerin alacakları pozisyonlara bağlıdır. İstediğiniz kadar kanun çıkarın, istediğiniz kadar kaynak ayırın, eğer mikroda işletmelerin ve bireylerin davranış kalıpları gözden kaçırılmışsa öngörülen yarar elde edilemez.

Bugün gelinen noktada ekonominin temel sorunu makrodan çok mikrodur. Reel sektör ve mali sektör ile reel sektör ilişkileri başka bir deyişle, piyasaların işleyişleri yeterince incelenmemiştir. Mali sektör düzenlenmeden reel sektöre yarar sağlanamaz gerçeği, eşanlı olarak piyasa ihtiyaçlarının incelenmesine engel değildir. Türkiye, her zaman piyasalara özürlü, mikroya duyarsız programlarla zaman kaybetmiştir. Doğruyu bulduğunda da genellikle geç kalmıştır.

Dilerim, bugün yaşanan bu olgunun bir tekrarı olmaz ve reel sektörü geç kalmadan, IMF destekli ve makro güvenliği nispeten sağlanmış ekonomik programdan yararlandırırız. Yoksa, bu program da, mikro ekonomik güvenliği sağlanamadığı için başarısız örnek vaka olarak ekonomi tarihimize geçecektir.